Sibel Arna, mahalle baskısına dayanamayıp özür dilemiş.. Ülkede gündem yaratan yazısının arkasında duramamış.. Üzüldüm..
Tuna Kiremitçi, hiç ama hiç sıkılmadan yazdıklarımı saptırmış.. Hemen her yeni dükkân, ya da yeni yerde dükkân açanın başvurduğu taktikle, Sibel üzerinden bana saldırmayı denemişti. Ben "Benim için tek ölçüt kendinden bahsettirmektir. Konuşuluyorsan, başarılısın" demişim..
Nerde?.. Ne zaman?.. Kime?. Kanıtlayamazsan ya özür dilersin Tuna, ya da en büyük yalancı olduğunu kabul edersin..
Ben mesleki başarıdan söz ettim. Hep de ediyorum..
Bir gazete, bir dergi, bir televizyon, herhangi bir şeyi ile, evde, işte, kahvede, okul kantinlerinde konuşuluyorsa başarılıdır. Gazetede bir fotoğraf, bir başlık, bir haber, bir yazı, hatta bir resim altı bile konuşulmuyorsa, o gazete boşuna çıkmıştır. Ertesi gün bir televizyonda herhangi bir şey konuşma konusu olmuyorsa, o gece ziyandır.
Mesele Hıncal'dan söz edilmesi değil. Hıncal'ın yazısının konuşulması.. İkisi arasındaki farkı anlamaman mümkün değil. O zaman saptırman neden, Tuna?.
Sibel, tatilde kaytaran dadıyı onların dediği ne kokar ne bulaşır üslupta yazsaydı, kaç kişi okurdu?. Üzerinde gündem oluşur, kıyamet kopar mıydı?.
Bizim ödlek medya, yuvarlak yazar. Sivri yazmaya yüreği yetmez. Yetene de tahammül edemez. Onu da kendine benzetmek için saldırır.
İşte Sibel'i benzettiler.. İftihar etsinler..