"Öncelikler" üzerine yazıyorum yıllardır. Son zamanlarda çok yazdım ya.. "Hayatımızdaki en şaşmaz ölçüdür çünkü.. Birine ne kadar değer veriyoruz?.. Ya da biz onun için ne ifade ediyoruz.. Bunun ölçütü, yaşantımız içindeki öncelikler sıralamasındaki yerdir.."
Bu konuyu Sabah'ta ilk alışım, artık klasiklerim arasına giren "ODTÜ'lü" yazımdır. Bu köşede bir kaç kez yayınlandı.. Ben Trabzon'da iken bir kez daha yayınlanmasında zarar yok. Böylece dükkânın kapalı kalma süresi de bir güne iner.. O zaman buyrun..
***
Üniversite yıllarımız... Biz iki erkek arkadaşız. Onlar da iki kız. Öyle tanıştık SBF'nin kantininde.. Birlikte çıkıyoruz... O yıllarda çıkma ne demek.. Sinemaya falan birlikte gidiyoruz öğlenden sonraları. Akşam üzerleri de o zamanlarda çok ünlü Filiz Pastanesi'nde buluşup çay falan içiyoruz.
Gözlerden gözlere, zaman zaman birleşen ellerde bir flört var, hepsi o.. Çok sevdiğim bir şiir vardı, aklımda kaldığı kadarıyla, şöyleydi sanki, o yıllardaki aşklarımızı anlatan..
"Bir şey var aramızda. Senin gözlerinde belli, Benim yanan yüzümden.
Susuyoruz, arada bir, Gülüşerek başlıyoruz söze. Ne kadar gizlesek nafile, Bir şey var aramızda, Senin gözlerinde ışıldıyor, Benim dilimin ucunda.." Söyleyemiyoruz "Seni Seviyorum" diye..
Ama öyle şeyler yapıyoruz ki, her şey ayan beyan... Ne mi yapıyoruz mesela.. Biz üçümüz, Mülkiyeliyiz. "Aramızda bir şeyler olan" Orta Doğulu.. Birgün öğleye doğru, üç Mülkiyeli, Kızılay'da rastlaştık...
Sinemaya gitmek üzere sözleşiyoruz. Uzaktan bizim Orta Doğulu çıktı meydana.
"Hayrola" dedi.
"Öğleden sonra sinemaya gidiyoruz, haydi sende gel" dedim.
"Çok mu istiyorsun" dedi.
"Evet" dedim.
"Biletleri alın beni bekleyin. Senin için gelirim" dedi, koştu gitti.
Sinema ikide.. İkiye çeyrek kala buluştuk. Üç Mülkiyeli. Orta Doğulu görünürde yok.. Bizim kız "Hadi girelim" dedi. "O laf olsun diye 'Gelirim' dedi. Gelemez. Öğleden sonra final sınavı var. Nasıl gelir ki!."
Biletlerin ikisini onlara uzattım.. "Gelecek" dedim. "Siz girin, ben beklerim".
Saat iki buçuğu geçiyordu, sinemanın önünde bir taksi durdu. İçinden nefes nefese Orta Doğulu indi.. "Kusura bakma geç kaldım" dedi.." Öğleden sonra final sınavım vardı. Bu sınava raporsuz girmezsek dönem hakkım yanar. Bu yüzden girdim. Bomboş kağıdı, altını hemen imzalayıp verdim. Fırladım, taksiye koşarken ayağım burkuldu, topuğum kırıldı. Yurda gidip ayakkabımı değiştirmek zorunda kaldım. Bu yüzden geciktim."
Sonra kulağıma eğildi. "Ama ne kadar geç kalırsam kalayım, kapıda beni bekleyeceğini biliyordum" dedi. "Ben de geleceğini biliyordum" dedim, elini elimin içinde sıkarken..
Sevginin en yüce yanıdır, inanmak.. Ama ben başka şey anlatmak istiyorum, bugün.. İnsanları ne kadar seviyoruz. Onlara ne kadar değer veriyoruz. Bunun bir tek şaşmaz ölçeği var. Günlük hayatımızın önceliklerindeki yeri?
"Hadi sen de gel" dediğimde "Sınavım var, gelemem" diyebilirdi Orta Doğulu...
Kimse de bir şey diyemezdi. Öyle demedi... "Senin için her şeyi yaparım" dedi... Benimle herhangi bir gün, herhangi bir saatte gidebileceği o sinemaya, sırf ben o gün istiyorum diye, o gün gidebilmek için, sınavdan "0" almaya razı oldu.
Şimdi bir de herkesin günlük yaşantısında her zaman rastlanan başka örneklere bakın..
"Sevgilim, sana tapıyorum. Bugün buluşmayı çok isterdim ama, berberden randevu almıştım."
"Alo, darling, bu gece seninle buluşacaktık ya. Bir kız arkadaşım boyfrendi ile bozuşmuş. Onu teselli etmem gerek. Beni affet!"
"Hayatım sen bir tanesin. Ama yarın buluşamayız. Galatasaray'ın maçı var."
Listeyi sabaha kadar uzatabilirsiniz. Şimdi bir düşünün. Hem size ileri sürülen özürlere. Hem sizin ileri sürdüklerinize. Kimi, neleri tercih ediyorsunuz, kimlere... Ve siz nelere tercih ediliyorsunuz? Eğer, sizin için berberden, maçtan, sizi davet eden ya da size gelen herhangi bir arkadaştan sonra geliyorsa, sakın ola, onu sevdiğinizi falan düşünmeye kalkmayın.
İnsanlar bazen kendilerini de kandırır. Ya da şüpheye düşerler, "Ona karşı duygularım, çok karışık... Seviyor muyum acaba" diye..
Sevginin ve değerin en yanılmaz ölçeği, tercihtir, önceliktir.
"Hadi sinemaya gidelim" dediğinizde, arkadaşını "Tabii, harika" demeden önce "Ne film oynuyor" diyorsa, hele hele ardından "Ben o filmi sevmem" deyip, buluşma teklifinizi reddediyorsa mesela, bilin ki asıl sevdiği sinemadır. Siz değilsiniz. Siz ancak onun ilgisini çekecek bir film ve boş bir zamanını bulabilirseniz, onunla buluşabilirsiniz. Bunun da adı sevgi olamaz tabii... Sevgide önemli olan bir arada olmaktır. Sinema bahanedir sadece. Düşünün bakalım, sevdiğinizi sandığınız insanın, hayatınızdaki öncelik sırası neydi?
En tepede mi? O zaman gerçekten seviyorsunuz demektir.
Ya da şöyle...
Hayatındaki en büyük önceliği daima size veriyorsa, hiç şüpheniz olmasın, en çok sizi seviyor. Onun için en değerli varlık sizsiniz.
Hem kendi karmaşık duygularınızı çözmenin, hem de onun duygularını kesinlikle belirlemenin en yanılmaz yoludur, öncelik tespiti...Çünkü en çok sevilen, en önce gelir.
"Benim her şeyimsin" kolay laftır, herkes söyleyebilir. Eğer sizi her şeye tercih ediyorsa ancak o zaman her şeyiniz demektir gerçekten.
Birisiyle ilgili duygularınızdan ya da onun duygularından şüpheniz varsa, derhal bu "Öncelik" testini yapın, her günkü yaşantınızdan örnekleri hatırlayarak.
Gerçek hemen ortaya çıkacaktır. Sevmek en öne almaktır çünkü.. Her şeyin önüne almak!..