Galerinin kapısından girdim. Hemen orda kocaman bir masa.. Üzerine rastgele atılmış şeyler var.. Üniversite yıllarımızda pek bir moda, Mabel çikletleri mesela.. Hani üzerinde bir zenci kız resmi olan..
Bir Ses dergisi.. Bu eski dergilerin garip bir çekiciliği vardır bende.. Oraya sergi için geldiğimi unuttum.. Masanın başına oturdum, Ses'i açtım.. 60'lı yılların..
Hey gidi hey.. Ne güzelmiş magazin dergiciliği o zaman.. Bunca yıl geçti, bu ülkede bir Ses yok okunacak ve bakılacak..
Nasıl olsun ki.. Bir röportaj.. Yok canım, o soru-cevap kolaylığı değil.. Gitme, konuşma, yaşama ve anlatma.. Zamanın artistlerinden biriyle röportaj var.. Üzerinde 4 imza.. Bir röportaja dört kişi gitmişler. Üç yazar, bir foto muhabiri..
Esas yazar Erman Şener.. Benim unutulmaz dostum.. Müthiş bir gazeteciydi.. Nur içinde yatsın.. İki asistanını almış yanına, röportaj için. Onların imzasını da yazıya atmış.. Asistanlardan biri kim, bilir misiniz?.. Yavuz Turgul.. Evet o.. Günümüzün ünlü senarist ve yönetmeninin ustası Erman Şener.
Şimdi bu yazı okunmaz mı?.. Bu dergi satmaz mı?.
Günümüzde Magazin yaptıklarını sananlar, o Ses'lere bir bakıversinler..
Kalktım masadan, resimlere yürüdüm.. "Hatırlıyor musunuz" temalı resimler bunlar.. Serginin adı..
Ben çok iyi hatırlıyorum tabii.. Yaşadım çünkü.. Sek sek resmi var bir tane mesela.. O zaman oyun yok, oyuncak yok.. "Kız oyunu" derlerdi ama, çare yok.. Sek sek de oynadık, ip de atladık..
Ben hatırlıyorum da, bunları çizen Ceylan nerden hatırlıyor?. Gencecik kız?. Nerden bilecek..
Yakaladım kolundan.. "Annen anlatıyor, sen de çiziyorsun değil mi, kız" dedim.. "İtiraf et!.."
Bir hoş resim. Hoşluğu, sadece poposu örtülü bir genç kızdan geliyor.. Gazete satıyor bu sırtı dönük nü.. "Yazıyor, son baskı yazıyor" diye bağırarak..
O zaman öyleydi. Matbaalar da Bab-ı Ali'deydi. Müvezzi çocuklar, matbaa kapısında bekler, akşam gazetelerini, ya da sabah gazetelerinin erken baskılarını kapar ve bağıra çağıra sokaklara koşarlardı. O erken baskılara Meyhane Baskısı derdik.. Müvezziler ertesi günün gazetelerini en çok meyhanelerde satarlardı da.
"Bunu aldım" dedim Ceylan'a.. "Çünkü Son Baskı, bizim Ankara'da çıkardığımız gazetelerden biriydi.." "Almadın, çünkü o resmi ben sana hediye ettim" dedi..
Ceylan'ın sergisi Hüsrev Gerede Caddesi'ndeki İlayda Galerisi'nde.. Hele nostalji meraklısı iseniz, bayılacaksınız..
2006'dan beri Milano'da yaşayan Ceylan, 2010 Kış Olimpiyatlarına İtalyan Sanatçıları arasında katıldı. Yazmıştım, hatırladınız mı?.
Sergi deyince..
Gene o civarlarda, Ihlamur Teşvikiye yolunda Doku Sanat Galerisi'nde de Işıl Özışık var.. 40 yıllık dostum Işıl.. O atletizme, ben atletizm yazarlığına beraber başlamıştık.. Işıl da Washington'a yerleşti yıllardır. Ama İstanbul'u en iyi çizen ressamlardan.. Tramvayları, kuleleri, karları, yağmurları ile İstanbul.. Sulu boya çalışırdı genelde. Bu defa ağırlık yağlı boyalarda.. Çok ama çok resimler yapmış Işıl..
Çok da ucuz, inanın çok ucuz fiyatlar.. Ceylan'ın resimleri de öyle.. 800 liraya enfes bir tablo almanız mümkün..
İster kendinize.. İster yatırım olsun diye.. Resim en iyi yatırım günümüzde unutmayın.. En güzeli de hediye olarak.. Hele bizde pek bir adettir, ev hediyesi..
İşte ev durdukça duracak ve her durduğu gün de kıymetlenecek bir hediye.. Resim..