Sabah'ın fevkalade bir teşhisle "Komiklik" diye tanımladığı oylamayı, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün ciddiye alıp "Bu gelişme Güney Kafkasya'da barış ve istikrarın tesisine, Türk, Ermeni ve Azeri halkları arasında kalıcı dostane ilişkiler kurulması doğrultusunda yürütülmekte olan çabalara zarar verecektir" demesine üzüldüm..
Çünkü Gül, yetkileri çok kısıtlı bir sembolik devlet başkanı değil, Türkiye- Ermenistan ilişkilerindeki yıllardır beklenen açılımı, bir ulusal futbol maçını Erivan'da izleyerek başlatan simge kişidir.
Ben Gül'ün "Çabalara zarar verecektir" değil, "Çabalara zarar vermesine izin verilmeyecektir" demesini beklerdim..
Türkiye ile Ermenistan komşu.. Önemli komşu.. Sınırın bir yanındaki Ermeniler'in öte yandaki Türkiye'ye ihtiyacı var. Kendilerinde olmayan pek çok şeyi, sınırı hatta günü birlik geçip buradan alabilirler. Bu sınır ticareti, bu tarafta yaşayan ve gelir düzeyi çok düşük Türkler için de önemli bir geçim kaynağı..
Dahası.. Ermenistan'da iş imkânları çok sınırlı. Bu yüzden pek çok Ermenistan vatandaşı, açık, ya da gizli Türkiye'de çalışıyor. Sayılarının 50 binin üzerinde olduğu söyleniyor.
Mesele sadece coğrafi ve ekonomik de değil.. Türkler ve Ermeniler, yüzlerce yıldan beri Anadolu'da bir arada yaşıyorlar.. Sadece kanları değil, yaşamları da karışmış.. Müzikleri, dansları, yedikleri, içtikleri, sanatları.. Ermeni asıllı sanatçılar, Türk sanatına silinmez imzalar atmışlar..
Yani, Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin arkasında, Amerikan Kongresi'nde tartışılan nefret değil, o yüz yıllarca bir aradalığın yarattığı dostluk, kardeşlik var aslında..
Sarı Gelin'i beraber söylemek, söylerken beraber ağlamak var..
Tarih yanlışlarla doludur. Bugünün aklı ve yorumu ile değerlendirilmeye çalışılan yanlışlar.. Oysa asıl olan, yanlışa kendi zamanı ve koşulları içinde bakmak, bakabilmektir.
Mesela o tasarıyı oylayan 45 Amerikalı, daha dün, 1984 yılında, binlerce Ermeni asıllı Amerikan vatandaşını, California'dan, Los Angeles'tan nasıl ve niye sürdüklerini hatırlamalıdır.
Olimpiyat yapıyordu Amerika.. Soğuk savaşın tepe yıllarında, 4 yıl evvel muhteşem bir Olimpiyat yapan Moskova'ya şovdu esas amaç. "Biz daha iyisini yaparız" şovu..
En ufak bir tatsızlık, her şeyi berbat edebilirdi. Ne varki tam da o yıllarda Los Angeles merkezli Asala adlı bir Ermeni terör örgütü, Türk diplomatlarını öldürüp duruyordu.
Amerika böyle bir suikastın o müthiş şovu sıfırlayacağını biliyordu. Önlem aldı. Neydi önlem?.. Şüpheli bütün Ermeni asıllı Amerikan vatandaşlarına "Hele şu Olimpiyatlar bitene kadar gez de gel" demek..
Yani 1915 Osmanlı sürgününü yaratan kafanın, 1984 Amerika uygulaması..
Zaman gelişmiş. Yaşam gelişmiş. Uygulama da gelişmiş, ama kafa ayni kafa değil mi, temelde?.
Şimdi o Amerikan kafası, ki, İkinci Dünya Savaşı'nda, "Japonlar Pasifik'i aşar gelirler, California'ya çıkarma yaparlarsa, burada yaşayan Japon asıllı Amerikalılar da ordumuzu arkadan vururlarsa" gibi, gerçekleşmesi pek de mümkün görülmeyen bir ihtimali dahi göze almamak için binlerce Japon asıllı Amerikan vatandaşını, Amerika'nın ortasındaki bir toplama kampına nakledip savaş sonuna kadar orada tutan kafadır, yıllardan beri Türk- Ermeni ilişkilerine burnunu sokuyor..
Geçmişin yanlışları, geçmişin acıları kaşınarak, barışa, istikrara, dostluğa, kardeşliğe ulaşılır mı?.
Diplomaside çözüm belli..
İşe en kolay anlaşacağın konularla başlayacaksın.. Spor gibi, sanat gibi popüler, ticaret gibi iki taraf insanına da yararlı ekonomik ilişkilerle zaten yaşamları, zevkleri, keyifleri ortak, kan bağları güçlü iki milleti bir araya getireceksin..
Ondan sonra.. O bağlar sımsıkı kurulduktan sonra, tarihçiler otursun karar versinler, geçmişte nelerin olduğuna..
Kafkasya'dan okyanuslar ötesinde oturup, hâlâ dünyayı yönetme iddiasında olan Amerikalılar değil..
***
Tam gazeteden ayrılırken, NTV'de Amerika Dışişleri Bakanı Hillary Clinton'un olaya yorumunu dinledim.
"Türkiye-Ermenistan işlerine üçüncü ülkeler karışamaz!.."