Sayfanın ortasında kocaman ilan, kocaman ilanda kocaman resim..
Kocaman, koskocaman adam.. Adı bu ülkede "Basketbol"la birlikte anılan kocaman yürekli adam.. Dost adam.. Sevgili adam.. Altan Dinçer ölmüş..
Benim ilk yazdığım spordu basketbol..
Fenerbahçe ile Galatasaray arasındaki ezeli rekabetin, Anadolu tarafındaki sembol ismiydi..
Bu taraftaki Yalçın Granit'ken..
Ben Galatasaraylıydım.. Ama Altan en sevdiğim sporcuların başında geliyordu.. Bugün de öyle..
"En sevdiklerinden liste yap, 10 kişilik" deseler, Altan ordadır.. Öylesi..
Gözlerinden, bakışından, kucaklamasından okunurdu, sevgi..
Fener, bizi yendi mi, Altan'ın payı büyük olurdu.. Pota dibinde ezerdi çünkü, hem savunmada, hem hücumda.. Buna rağmen bütün Galatasaray camiası çok severdi Altan'ı.. Adına şarkılar yazıp, korolarla kızdırma çabalarına gülerek yanıt verir ve hiç aldırmadan sayıları potaya bırakırdı.
O zamanlar, Fenerlisi, Galatasaraylısı, yan yana, iç içe izlerdik basketbol maçlarını.. Spor oydu.. Gece Spor ve Sergi Sarayı'nın önünde (Bugünkü Lütfi Kırdar) takım elbise giymiş erkekler ve kuaförden çıkmış kızlar buluşurlardı. Gece basketbol maçına gitmek, gece çıkmakla eş anlamlıydı. Kılık kıyafet ritüeli gerektirirdi. Bugün Lütfi Kırdar galalarında yok o özen..
Ana avrat söven, birbirini döven holigan güruhları yüzünden bugün Fenerlilerle Galatasaraylılar bırakın ayni tribünü, ayni maça gidemiyorlar.. O hale getirdik basketbolu..
Tadını tuzunu da bırakmadık..
Altan'ın "Ölüm" ilanına bir daha baktım..
"Basketbolun ölümü" dedim..
Altan, Fenerbahçe'nin değil, basketbolun da değil, sporun, sportmenliğin ve sevginin simgesiydi..
Dün gömdük!.. (Bu yazı Salı yayınlanacaktı. Kazaya uğradı.)
Başın sağ olsun, Sevgili dostum Kemal.. Başımız sağ olsun!..