Sevgili Sevilay kardeşim (Yükselir) "Bizim sektördeki malum çete" diye anlatmış.. "Meşhur kalemler" çetesiymiş.. Ergenekonvari kafayla da iş görüyormuş..
Adını koymamış.. "Ergenekonvari" dediğine göre, ben koyayım, bitsin.. "Gılgamış" diyelim!..
Sevilay isim vermemiş..
"Meşhur kalemleri" ben vereyim.. Ali Saydam, Ahmet Hakan, Oray Eğin, Soner Yalçın, Tuğçe Tatari.. Bir ara Serdar Turgut vardı.. Çetenin cuma günü Salomanje'de birlikte yediği yemeklerde, entelektüel konuşmalar beklermiş.. Millet havadan sudan konuşunca sıkılmış, "Vakit kaydı" demiş, çekilmiş.. Köşesinde yazdı.. Onun gibi bir iki kez görünüp son zamanlarda kaybolan bir iki yazar daha vardı.. Yenilerden..
Şimdi ben bütün bunları nerden biliyorum.. Efendim işte itiraf.. Sevilay'ın Gılgamış Çetesi'nin 1 numarası bendenizim de ondan..
Yok canım.. Çeteyi ben kurmadım. Benim ayrı çetelerim var, daha evvel kurduğum..
Maç çetesi.. Her Cuma, cumartesi, Pazar benim evimde toplanır.. 20 kişiyi aşkın.. Genelde Galatasaraylı.. Bir iki Fenerli var. Bir tanecik de Beşiktaşlı. Rafi Portakal.. Çetenin baş uğraşı, mutfağa dalıp, Fatoş'un hazırladığı harika yemeklere dalmak, sonra da benim humidorlardan Özcan'ın yürüttüğü puroları tüttürmek.. Tabii ben içki kullanmadığım için evde bol bulunan şarap, viski ve konyak şişelerini de tüketmek.. Arada maç izleyen de çıkıyor.
Hu çetesi.. Pardon, ona "Hu cemaati" diyorlar.. Bu daha çok Mason kuruluşu gibi.. Her meslekten var.. Politikacı dahil.. Hem de rakip partilerin önde gelenleri yan yana oturuyorlar.. Gırgırın bini bir para.. Sponsorları da müthiş.. Mekân Ertekin'in yeri, Ortaköy.. Yemekler Borsa'dan.. Çünkü Borsacılar, Rasim ve Ogan üyemiz.. Tatlılar Güllüoğlu'ndan.. Çünkü Nadir Güllüoğlu üyemiz.. Meyveler Kolaylar'dan.. Çünkü İsmet Kolay üyemiz.. Mehmet Demirkol, Atilla Gökçe ve ben, üç kişi başlamıştık Salı yemeklerine.. Sonra Mehmet ve Atilla kayboldu ama, cemaat hızla gelişti, 30 kişiyi bulduk. Allahtan hepsi her salı gelmiyor, yoksa sığmayacağız..
Kahvaltı çetesi.. Her cumartesi Levent'te Özcan'ın Daily Cafesinde, her pazar Erol Kaynar'ın Salomanjesi'nde kahvaltılarımız da gelenekselleşti.. Tüm dostlara açık, davet yok.. Devamlılar, 20'yi aşıyor..
Yani bendeniz, çete kurma ve yaşatma ustasıyım ama, "Cuma"da katkım yok.. Onlar toplanmaya başlamışlar.. Oray aradı.. "Senin salı toplantılarına rakip, cuma yemekleri yapıyoruz, Salomanje'de" dedi.. "Gelir misin" dedi..
"Neden olmasın" dedim..
Biz gazeteciler, Bab-ı Ali devrinden sonra dağıldık, birbirimizi unuttuk.. Plaza gazeteciliği içinde, kendi gazetemizde çalışanları görmüyoruz, nerde kaldı, başka gazeteler, hele de rakipler..
İnsanların düşünceleri farklı olabilir. Çalıştıkları yerler müthiş bir rekabet içinde boğuşabilir.. Ama bu insanlığı, bu dostluğu yok etmez.. Etmemeli.. Buna inanırım..
İlk gittim ki, Hürriyet, Milliyet, Akşam'dan arkadaşlar orda.. Harika.. İşte bu..
Ve de sohbetler işin öyle dışında ki.. Bayıldım.. Devam ettim.. Ben en kıdemlileri olduğum için, durumum kendiliğinden oluştu.. Yani, kurmadım, seçilmedim.. Arkadaşların sevgi ve saygısı beni 1 numara yaptı, kendiliğinden..
Şimdi Sevgili Sevilay'a sormak isterim.. O da beni sever ve sayar.. Çok dertleştik baş başa.. Sıkıntılarını nasıl paylaştığımı bilir.. Bu dönem içinde, "Çete"nin bazı üyeleri hakkında çok ağır şeyler kaleme aldı.. Bir teki hakkında kendisine herhangi bir laf etmeyi geç, imada bulundum mu?. Müdahale teşebbüsüm oldu mu?..
Olmaz..
Çünkü "cuma"nın işlevi meslektaşları bir araya getirip günlük hayat üzerinde sohbet ettirmek, şakalaştırmak, onlara aralarındaki tüm düşünce ayrılıkları ve mesleki rekabete rağmen, temelde, özde dost olduklarını, olmaları gerektiğini anlatmak.. O dostlar sofrasının yazılar ve düşüncelerle hiç ama hiç ilgisi yok.
O toplantılarda sarmaş dolaş olduğum dostlarım, ertesi gün gazetelerinde beni nasıl eleştirdiler.. İşin güzelliği de burada.. Dostluk ayrı, iş ayrı..
Cuma bu ayrımı yapabilenlerin toplantısıydı..
Amma velakin salı gibi yürümedi. Çünkü salının saati belliydi ve herkes ayarlıyordu. 12.30- 13.30.. Cuma 12.00'de başlıyordu, ama üçte gelen, beşte giden vardı.. Bazen masa başında üç kişi olduğumuz oluyordu.. Birileri gidiyor, başkaları ondan sonra geliyordu.. Tavsadı..
"Ara verelim" dedik.. Verdik..
Geçen gün Ahmet Hakan'ı aradım.. "Bu dostluk kopmasın" diye.. "Ben bir şeyler yapacağım" dedi, Ahmet..
İnşallah yapar..
Bu defa Sevilay'ı da çağıracağım.. Çeteyi içerden görmesinde yarar var!..