Pazar öğleden sonra Ertekin'de oturuyoruz. Önde açıkta.. Puromuzu yakmışız.. Birkaç metre ötemde trafik ekip arabası var.. Kıyafetlerinden ve renklerinden anladım.. Üç Yunus, aralarındaki sivili ite kaka, ekip arabasının yanına getirdiler. Yunuslardan birinin elinde bir gül demeti var. Çiçekleri trafik polisine verdi. Onlar da yere attılar.. Sonra ekip arabasının kaputunun üzerinde bir şeyler yazdılar.. Sivili bıraktılar.. Yunuslar da gitti.. Ercan'a işaret ettim. Adamı yakaladı getirdi.. Ufak tefek bir delikanlı.. "Ne oldu" dedim..
"Burada gül satıyordum. Yunuslar yakaladı, trafik arabasının yanına getirdiler.. Bana 61 lira trafik cezası yazdılar. Çünkü kendileri ceza yazamıyorlarmış. Güllerimi de aldılar" dedi.. "Beni burada senin yanında görmesinler. Şikâyet ediyorum sanırlar. Zaten durmadan yakalıyorlar beni" dedi ve kaçtı gitti.
Baktım.. Gül demeti orda yerde duruyor.. Ertekin'in garsonu Ebru'ya işaret ettim. Gitti, getirdi.. Vazoya koydu.. Müthiş güller.. Günlerdir süslüyor, kafeyi..
Şimdi İstanbul Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın'a sormak isterim..
Sokak çiçekçileri ile uğraşmak, Belediye zabıtasının görevi.. Ne zamandan beri Yunuslar'ın asli işi oldu?. Bu delikanlıyı iki günde bir yakalayıp çiçeklerini gasp etmelerine bakarsanız, seyyar satıcı takibini meslek edinmişler sanki..
İkincisi.. Delikanlı suçlu ise, karakola götürür, ordan savcılığa sevk ederler. Gerisi onları ilgilendirmez..
Kendilerini yargıç yerine koyup, para cezası vermek, buna yetkileri olmadığı için, trafik polisine gidip, trafik suçu işlemiş gibi sahte ceza kestirmek ne demek oluyor?. Yunuslar bunu nasıl yapıyor?. Trafik polisleri buna nasıl alet oluyor?..
Seyyar çiçek satıcıları, dünyanın bütün büyük kentinin süsü, yaşamın güzelliğidir. Eve giderken son anda ucuz bir demet çiçek alırsınız.. Eşiniz, sevgiliniz, anneniz, kız kardeşiniz nasıl mutlu olur?..
İlkokul öğrencisiyken, mevsimin ilk nergisini harçlığımla alıp götürürdüm anneme, Bandırma'da..
Nasıl mutlu olurdu.. Hâlâ gözümün önündedir, 60 yıl sonra bile..
Çiçek vermek bambaşka bir şeydir..
Bunu niye önler belediyeler.. Çiçekçileri niye kovalar, Belediye Zabıtası anlamam.. Yıllardır da mücadele ederim..
En kolay bahane "Kaldırımı işgal!.."
"Kaldırımı işgal eden Mersedeslere bir şey yok, çiçek demetlerine düşmanlık.. Bu mudur belediyecilik" derken, şimdi de Yunuslar..
Yahu burada kaldırımı işgal de yok üstelik. Sergi açmamış delikanlı.. Elinde bir demet gül.. Ortaköy sevgililerin buluşma yeri ya.. Tek gül satıyor, âşıklara elindeki demetten, ayakta.. Yürüyerek, dolaşarak..
Elinde bir demet gülle dolaşan adamın kime ne zararı var, Yunus bey kardeşim.. Etrafı güzelleştirmek, kalplere güzellikler vermek dışında..
Adam hap satmıyor, kokain, tiner satmıyor.. Kapkaçcı, gaspçı değil.. İşsizliğin yüzde 15'lere vardığı, bu ülkedeki her kurumun durmadan işçi çıkardığı kriz ortamında, hoşluk, güzellik satarak, harçlığını çıkarmaya, ev geçindirmeye çalışıyor..
Hırsız mı olsun adam, Yunus bey kardeşim!..
O delikanlının elinden alıp, yerlere attığın gül demeti ile sen asıl suç işledin, biliyor musun?. Ortaköy gibi İstanbul'un en çok ziyaret edilen meydanını çöplüğe çevirdin, kirlettin. Asıl kendini yakalasana!..
Ben polisini seven, savunan, sahiplenen yazarlardan biriyim.
Bu ülke insanının da polisini sevmesini, güvenmesini isterim..
Bu mudur, Sayın Hüseyin Çapkın?..
Seven ve sevilen ve de pek tabii "Güvenilen" polis yaratmanın yolu bu mudur?.