Ekranda 9.58'i görünce önce "Vay" diye bir çığlık attım, benim salondaki herkes gibi..
Sonra içimi ayni anda müthiş bir hoşluk ve hüzün kapladı..
Hüznün sebebini biliyordum..
Cüneyt Ağbi olmalıydı.. Bu yarışı seyretmeliydi, Berlin'de, tribünde.. Geçen yıl Pekin'de olması nasıl gerekiyorduysa..
Tanıdığım en büyük spor adamlarından biriydi.. Spor onun için atletizmdi.. Atletizm de 100 metre..
Olimpiyat ve Dünya Şampiyonalarında 100 metre ikinci günde yer aldığı için, Kenan'la dalga geçerdik.. "Ağbi senin için Olimpiyat bitti.. Hadi dön" diye.. Kenan, Cüneyt Ağabey ve ben, atletizmin 3 Silahşörleriydik..
100 metre Cüneyt Ağabeyin hayatıydı.
Onu tanıdığım yıllarda elinde notlar, belgeler, eskimiş resimler vardı.. "Bunlar ne" demiştim..
"100 metrenin kitabını yazıyorum" demişti.. Yıl 1959!..
Dünyanın dört bir yanına gittik onunla atletizm uğruna.. Her yeni kentte gittiğimiz ilk yer, Sahaflar, Bit Pazarı olurdu.. Orda eskimiş, leş gibi olmuş kitapların arasına düşer, hepsini karıştırır, dilini hiç bilmediği, anlamasına imkan olmayan bir kitabı eşek yükü para ödeyip alırdı..
Yurt dışına 200 dolardan fazla çıkarmamızın yasak olduğu yıllar.. İçinde çok ama çok eski bir 100 metre yarışının resmi var diye..
Cüneyt Ağbinin notları ciltler, belgeleri dosyalar, resimleri yüzler oldu, ama o kitap bir türlü bitmedi.. 100 metre bitmiyordu ki..
Ve işte, 2008 Oyunları.. Ve işte 2009 Dünya Şampiyonası.. Bütün dünyayı, sadece atletizmseverleri değil, bütün dünyayı darmadağın eden iki 100 metre.. Biter mi?..
Ne yazık ki, Cüneyt Ağabey bitti.. Haince gaza basan bir delikanlı, ki şimdi serbest dolaşıyor, Cüneyt Ağabey'i şehrin göbeğinde, Hilton'un önünde ezdi, öldürdü..
Cüneyt Ağabey, hayatının en büyük zevkini, mutluluğunu, keyfini, lezzetini yaşayacağı bu iki yarışı göremedi.. Yazamadı, yorumlayamadı.. Şimdi bu satırlar yerine onu okuyor olacaktınız ve farkı görecektiniz..
Hüznüm, Cüneyt Ağbi'nin yokluğuydu.. Hayır, yokluğu değil, bu yarışı göremeden yokluğa gitmesiydi..
Peki, keyfim, neşem, coşkum, gururum nedendi?..
Bolt neyim oluyordu benim?..
Jamaica ile alakam yok. Turist olarak bile gitmedim.. Belafonte'nin The Jamaica Farewell'i olmasa, adını bile yıllarca duymayacaktım. Bizim coğrafya kitaplarında yoktu çünkü..
Derimin rengi Bolt'la ayni olsa, "Ezilmiş zencilerin isyanı.. Baş kaldırı" diyeceğim..
Alakası yok. Ben beyazım..
Tarihte bir araya gelmişliği yok ülkelerimizin de, atalarımızın da.. Belki bizim korsanlarla, onların korsanlarının vuruşmuşluğu vardır..
Yahu Küba gibi harika puroları olsa, gene bir bahane bulacağım.. Yok.. İçimi dolduracak hiçbir Jamaica sebebi yok..
O zaman?..
O zaman işte bu!..
9.58'i koşan bir insan.. Benim gibi.. Bolt'la benim, şaşmaz, koparılmaz, ayrılmaz bir ortak yanımız var..
İnsanız ikimiz de..
Uzaya giden Gagarin, aya inen Armstrong da bana bu keyfi vermemiş miydi?..
İnsanın zaferi bunlar..
Yani benim!..
9.58, akıllara durgunluk veren bir derece..
O ellili yılların sonunda, 10 saniyeyi, insanın limiti olarak bilirdik.. Armin Harry 100 metreyi 10 saniyede koştuğu zaman, nasıl aklımız durmuş, nasıl sarmaş dolaş olmuştuk Cüneyt Ağabeyle..
Haa.. O 100 metrenin hikâyesini Pazar günü Sabah ekinde Serkan Ünlü yazmış.. Bugüne dek sadece bu ülkede değil, dünya medyasında gördüğüm en güzel 100 metre sayfalarından biri..
O gece yapılacak yarışı ve o yarışın devleri, Bolt, Gay ve Powell'i anlatıyor, tam bir sayfa, bir 100 metreye ayrılmış.. Değer mi?.. Hem de nasıl değdiğini o gece gösterdi.. Ve de vefaya bakar mısınız?.. Cüneyt Ağabeyle bir söyleşi de yapmış, Serkan.. Muhteşem..
Muh- te- şem!..
Mezardan çıkarıp getirmemiş Cüneyt Ağabeyi.. Ruhunu da çağırmamış.. Onun eskimez yazılarına dayanarak, bir soru- cevap çıkarmış ki, işte gazetecilik, zeka, yaratıcılık bu.. Kutlarım Serkan.. Teşekkürler ekler editörü Elçin, bu sayfa için..
10 saniye insanın sınırı öyle mi?..
İşte Bolt bas bas bağırıyor 9.58'i ile..
"İnsanın sınırı yoktur. İnsanın yücelişinin sınırı yoktur.."
Şimdi bir insan olarak coşmaz, bir insan olarak gururlanmaz, bir insan olarak "Dahası" diye daha ne umutlara kapılmaz mısınız?..
9.58!..
Hem de nasıl?..
Son metrelere girerken, önce sağına baktı.. Tyson Gay'in olması gereken yere.. Omuz başında, göğüs göğse olmaları lazımdı.. Gay öyle formda, öyle hızlıydı. Senenin en iyi derecesi ondaydı.. 9.77.. Ama Bolt, Gay'i göremedi sağında.. O zaman hissetti hızını.. O zaman hissetti, rekor kırdığını ve bu defa başını sola, finişin hemen solunda duran skor borda çevirdi..
Bir sağa baktı.. 9.56 gitti.. Bir sola döndü, 9.57 de kaçtı, tabela 9.58'de dondu..
9.58!..
Bu ne demek bilir misiniz?..
Hani geçen yıl Pekin'de dünyayı birbirine katan Bolt vardı ya, 9.69 koşan.. Ona bir metre bindirdi bu Bolt..
Yani bu Bolt gene aynen böyle başını sağa çevirse, "Nerde" diye, o geçen yıl dünyayı "Olmaz böyle şey" diye ayağa kaldıran imkânsızı gerçekleştiren Bolt'u da göremezdi..
Bolt "İnsan için sınır yoktur.. İnsan için imkânsız yoktur" diye bağırdı bir kez daha, o şirin, o çocuksu, o yaptığının farkında dahi olmamış görünen haliyle..
"Ben de insanım.. Ben de Bolt'um" diye haykırdım tüm yüreğimle..
İnsan olmakta birleşmek..
"Hepimiz insanız" da birleşmek, aptalca ayrılık sebepleri icad etmek yerine..
Mahzuni Şerif gibi "İnsanım kafi değil mi" diyebilmek..
Bu sırra bir erebilsek..
İşte asıl o zaman İnsanın Yücelişi öyle aşılmaz sanılan sınırları zorlayacak ki..
Teşekkürler Bolt!..