Yani insanın inanası gelmiyor.. Gazete köşeleri Allahın günü Atatürk'e hem de nasıl saldırılar, aşağılamalar, hakaretlerle dolu,. Onlara ses yok. Türk Mahkemeleri iki yıldır Seray Sever'i Atatürk'e hakaretten yargılıyor..
Yahu bu ülkede adaletin en büyük sıkıntısı yargıç başına düşen dosya sayısı değil mi?. Dünya üzerinde bizim kadar davaya bakan yargıç hangi ülkede var?. En büyük hukuk şikayetimiz bu değil mi?..
O zaman bir Tv programında "Atatürk'e bravo vallahi.. Hem Kurtuluş Savaşını hem de iki kadını birden idare etmiş" diye bir şaka yaptı diye, Seray niye sürünüyor, mahkemeler işgal ediliyor..
Bu dava nasıl açılır?. Nasıl kabul edilir, nasıl sürdürülür?.. Yargıç "Böyle saçma şey olmaz" diye niye dosyayı kapatmaz da, durmadan erteler?..
Hakaret davalarında temel esas "Kasıt"tır. Seray Sever'in Atatürk'e hakaret kastı olabilir mi?. Bin program yaptı, kimliği, kişiliği belli değil mi?. Hele o programda, o şakanın hakaret kastı olabilir mi?.
Ayrıca.. Fikriye ve Latife.. İki kadın ayni anda yok muydu Atatürk'ün hayatında..
Yani ben şimdi "Bravo Kanuni'ye bir yandan Viyana'yı kuşatmış, bir yandan haremindeki 600 kadını idare etmiş" dersem, Muhteşem Süleyman, Zavallı Süleyman mı olur?.
Hem de yargının ta kendisine ne ağır hakaretler var günümüzde. Onlara tepki yok..
Seray sürünüyor..
Sürün Seray.. Ne yapalım.. Şeriatın kestiği parmak acımaz(!)..