Çağdaş Yaşam, yani Türkan Saylan'ın etrafında toplanan faşistlerle omuz omuza gelmişler.. Ergenekon köpeği kesilmişler ve gidip CHP'ye oy vermişler..
Seçimlerde AKP'nin oy kaybedip, CHP'nin arttırmasının analizi böyle büyük yorumcunun..
"Köpek" dedikleri kim?.. Bu ülkenin Atatürkçüleri.. Atatürk Cumhuriyetçileri.. Laiklik ilkesinden ödün vermeyenler. Ulusal günlerde Türk Bayrağı, Atatürk resimleri asanlar.. Onuncu yıl marşını coşku ile söyleyenler.. Maçlarda söylenen milli marşlardan rahatsız olmayanlar.. Boğaz'ın iki yanında nazlı nazlı sallanan o dev Türk bayraklarına "İllet" olmayanlar..
Daha ne olduğunu kimsenin doğru dürüst anlamadığı, bu ülkede "Muhalif" bu ülke "Atatürkçü" diye tanınanların "O örgütten" diye basıldığı, ama örgüt olduğunu yargının bile reddedip adını "İddia edilen" diye koyduğu Ergenekon'u kafalarında sonuçlandırıp, suçlular ilan etmekten bıkmayanlar, kendi elleriyle yarattıkları dehşet ve korku havasına karşı olanlara "Ergenekon Köpeği" diyebiliyorlar..
Ama lafın özünde bir doğruluk var..
Eğer yerel seçimler, Türkan Saylan ve onun Çağdaş Yaşam Derneği'nin ve Mehmet Haberal ve muhalif rektörlerin başı çektiği şu son baskının ardından, bugün yapılsaydı, AKP'nin oyu yüzde 30'un da altına inebilir ve CHP ile nerdeyse başa baş olurlardı..
Yerel seçimler, yerel yönetici seçimi olmaktan çıktı, ülkede yaratılmaya çalışılan korku ve dehşet havasını kabul veya red oylamasına döndü. Hayat boyu CHP'ye oy vermeyecek insanlar, CHP'li oldukları halde Deniz Baykal gidene kadar bu partiye oy vermemeye yemin etmiş olanlar, hatta samimi, içten demokrat olarak bugüne dek AKP'ye oy verenler, Ergenekon Dalgalarının durmak bilmez boyutlara ulaşması üzerine "Bu bir siyasal seçim değil, bir rejim tercihidir. Bu gidişe karşı olduğumuzu göstermeliyiz" diye gittiler sandık başına..
Antalya'da seçimi Menderes Türel'in değil, Recep Tayyip Erdoğan'ın kaybettiğini çocuklar bile biliyor..
İstanbul'da Beşiktaş, Kadıköy, Bakırköy, Avcılar'da CHP'nin rekor farklarla kazanması, Şişli'de yüzde 2 bile oyu olmayan DSP adına seçime giren Mustafa Sarıgül'ün, hem de CHP'nin engelleme tezgâhına rağmen yüzde 58 oy alması, sahillerin kızarması hep bu tepkilerin sonucu oldu.
Ergenekon Dalgaları, geri tepiyor.. AKP bu dalgaları göğüsleyemiyor.. Eylem ve söylemleri, üstelik şiddetle destekledikleri iddialarını güçlendiriyor.
AKP'nin adının karıştığı Deniz Feneri davası a ylardır unutulurken, Ergenekon'un artık korku ve dehşeti de aşıp, acı da olsa güldürmeye başlayan dalgalarının artması ve sıklaşması, medyadaki tarafsız, demokrat ve liberal yorumcuları ilk kez "Bu kadarı da olmaz" da birleştirdi. Fanatik şeriat ve cemaat sözcüleri dışında AKP'yi destekleyen kalmadı.
AKP uyarıları almıyor, tersine yangına körükle gidiyor.
Van'da hezimete uğrayan Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik neden kaybettiğini arayacağına, hâlâ Ergenekon'a sarılmış.. Mehmet Haberal'ı uğurlayan Süleyman Demirel'e saldırıyor. Milli Eğitim Bakanı'nın dilinde "Vefa" sözü yok.. Hem de bu ülkede askeri yönetim varken ve bir insanın kaderi bir askerin iki dudağı arasındayken, kendisini Zincirbozan'a uğurlama cesaret ve uygarlığını gösteren bir dostuna vefasını gösteriyor Süleyman Demirel ve "Merak etme" diyor.. "Senin gibi Metris'e gönderilen Abdullah Gül, bugün Cumhurbaşkanı.."
Şimdi, Türk gencine lider, örnek olması gereken bir Milli Eğitim Bakanı tarafından, bu jest nasıl "Kara leke" ilan ediliyor, söyler misiniz?.
Ortada bir kara leke varsa, bunun sahibi kimdir?. Demirel mi, Çelik mi?..
Bir Ergenekon Dalgası daha, AKP sahillerinde Tsunami etkisi yapar.. Koca iktidar partisinde bunu görecek, anlayacak bir tek sözü geçer kişi yok mu?..
Bir cesur?.. Bir yürekli?..