Oray Eğin'i okuyorum.. "Ünlüler oylarını kime verecek" diye yazmış, okuduklarını, duyduklarını ve tahminlerini bir araya getirip.. Ben de varım yazdıkları arasında.. "Hıncal Abi'nin oyu sandıkta belli olacak" demiş, ama tahmin yürütmeden de duramamış. Ne var ki, aklımdan geçen onun aklının ucundan geçmemiş..
Sandığa gidip oyumu bir beyaz kâğıda yazmak ve sandığa atmak geliyor içimden..
Üzerinde kocaman "Lanet olsun" yazan bir Hıncal Uluç oyu..
Aslında oy vermemek de bir oydur.. Ama tembellikten, ya da vatandaşlık bilincinden uzak olup oy vermeyenlerle karışabilirsiniz.. Onun için sandığa gidip "Ben hiç birinize oy vermiyorum" derseniz "Hiç biriniz benim oyumu almaya layık değilsiniz" mesajını vermiş olursunuz..
Ama benim böyle bir düşüncem de yok.. Bu yerel seçim.. Yerel seçimde partilere değil, insanlara oy verir insan.. Kentine yöresine en iyi hizmet getireceğine inandığı insana.. Yerel seçimde particilik arka planda kalır..
Yani öyle olmalı..
Peki bizde öyle mi?..
İktidar ve ana muhalefet liderleri, yerel seçimi bir genel seçim havasına sokmayı başardılar..
Pazar günü yöremize belediye başkanı seçmeyecek, ülke çapında AKP ile CHP arasında tercih yapacağız..
Tartıştığımız konuya bakın.. AKP, yüzde 52 alırsa mı başarılı olacak, yüzde 44 alırsa mı?..
Ben şimdi Antalya'da olsam, Menderes Türel'e oy verirdim normalde.. Ama gel de bu hale döndürülmüş seçimde ver bakalım, ne manaya geliyor!..
Böyle yerel seçim mi olur?..
Ve de kampanyalara bakın.. İşin asıl çirkin, iğrenç, rezil yanı orası..
Yani birisinin ne mal olduğunu ortaya çıkarmak istiyorsan bu ülkede, aday olmasını sağla.. Seçime sayılı günler kala öylesine iddialar ortaya atılıyor ki insanın yüzü kızarır..
Hani dünkü olay olsa neyse.. Nerdeyse on yıllık hikâyeler.. Niye seçime bir hafta kala?.. Çünkü adamın "Bunlar kuyruklu yalandır" diyecek, kendini aklayacak vakti kalmasın.. Seçime üzerine düşen bu gölge ile girsin..
Şöyle bir bakın etrafınıza "Temiz" bir tane aday var mı?..
Bu ülkeye, kentlerine hizmetleriyle tarihe geçmiş örnek adamlar bile çamur içinde..
Bu nasıl bir siyasal kampanyadır?..
Yahu Amerikan seçimlerini izliyoruz. İngiliz, Fransız, Alman seçimlerini izliyoruz.. Kampanyaları "Rakibim nasıl kirli bilir misiniz" üzerine kurulu bir ülke var mı içlerinde?.
Çıkarlar neler yapacaklarını anlatırlar.. Ötekinin neler yapamadığını söylerler.. Biter..
Şimdi mesela İstanbul'da kazanırsa, Kemal Kılıçdaroğlu'nun neler yapacağını gören, bilen duyan var mı?. Durmadan dosya açıklıyor.. Tamam da, sen zaten CHP milletvekili değil miydin?. Bunlar niye aylardır Meclis'e gelmedi de, bugün konuşuluyor.. CHP'nin İstanbul gibi bir kentteki adayının benim önüme koyması gereken tablo "İşte benim düşündüğüm İstanbul" olmalı.. O zaman yerel seçim kampanyası olur..
Yahu bu ülkede önce bir Üniversite, sonra bir kent, hem de nasıl örnek bir kent yaratan Yılmaz Büyükerşen'e bile dil uzattılar sonunda.. Çünkü seçimi kazanmak "Ben daha iyisini yaparım" demek ve inandırmaktan değil, Büyükerşen'i karalamaktan geçiyor.
Neden?..
Çünkü bu ülkeyi o hale getirdik ki, oy almak için bir tek şey yeterli..
"Dürüst olmak.."
Yahu dürüst olmak, politikada "Gerek" şart. Dürüst olmadınız mı siyasette yeriniz olmaz zaten.. Olmamalı.. Ama ortalığı öyle kirletmişiz ki, "Ama adam dürüst" diyince akan sular duruyor, koşup gidip ona oy veriyoruz..
Ortalık öyle toz duman ki, "Dürüst" olmak yetiyor, istersen dünyanın en beceriksiz, en yeteneksiz insanı ol..
Şimdi bu ortamda sandığa git.. Seç ve de oy ver..
İçinizden geliyor mu, doğru söyleyin!..