İsterseniz önce, köşedeki Serpil'in yazısını okuyun.. "Eski bir Amerika Anısı.." Olayın yaşandığı tarih 1992.. Serpil yıllar sonra "Yeri geldi" diye yazdı. Köşeme koydum. Müthiş ilgi topladı. Yıllar ve gelişmeler, bu anıları yeniden gündeme getirdi..
Eski okurlar "Serpil Gogen'in yazısını bir daha koymanın tam zamanı" dediler. Haklıydılar.. Koydum.. Bugün üçüncü kez yayınlarken, benim ekleyeceklerim de var.
Amerika'nın Adriyatik'ten Çin Denizi'ne Türkçe konuşan ülkeleri, Türkiye'nin liderliğinde kontrol planında dinin rolü büyüktü. Sovyetler döneminde ibadete hasret kalan insanları Türk ve İslam bayrağı altında toplamak daha kolaydı. Bu bayrağı da Ilımlı İslam Türkiye tutacaktı.
Turgut Özal, Sovyetler'in dağılması ile ortaya çıkan Türk Cumhuriyetleri'ne "Ağbilik" yapmak üzere kolları sıvadı. Ama başaramadı.. Belki acelecilik etti, belki de..
Beklenmedik ölümünün ardındaki sırlar hâlâ aydınlanmış değil.. Ziyaret ettiği Türk Cumhuriyetleri'nden birinde, Rus gizli servisleri tarafından zehirlendiği iddiaları fazlasıyla yaygın..
Bilinmez..
Ama benim bildiklerim ve daha evvel bu köşede defalarca anlattıklarım var.
Modern Folk Üçlüsü ile birlikte MNG'nin Sibirya'da inşa ettiği bir çocuk hastanesinin açılışına gitmiştik. Orada "Aslan Beg" ile tanıştım. MNG'nin eski Sovyetler'deki yatırımlarına danışmanlık yapan bir saygın adam..
Sovyetler Birliği zamanında, Polit Büro'nun, yani rejimin en tepe kurumunun Türk Sovyetleri danışmanıymış. Yani devlete, Sovyetlere ve iç dış politikaya o derece hâkim, lafı dinlenen biri..
"Turgut Bey büyük hata yaptı" dedi.. "Avrupa'nın lideri olacak, Avrupa Birliği'ne kafa tutacaktı. Bugün burun kıvıran AB, Türkiye'nin önüne kırmızı halı serecekti."
Sovyetler'le birlikte Varşova Paktı da dağılmıştı. Oysa Rusya'nın Karadeniz'e komşu devletlerle çok büyük ekonomik ilişkisi devam ediyordu. Bu sürmeliydi.
Nasıl?..
Karadeniz Birliği.. Türkiye'nin liderliğinde Karadeniz Birliği.. Özal sonuçları öngörecek kadar farkında bir devlet adamıydı. Kollar sıvandı. Karadeniz Birliği hızla kuruldu. Birliğin simgesi olacak, Karadeniz'i çepe çevre dolaşarak üyeleri karadan bağlayacak Karadeniz Otobanı'nın inşasına en hızlı başlayan ülke Türkiye oldu.
Karadeniz Birliği, Avrupa Birliği'ne kafa tutacak bir güç ve rakip olacaktı gerçekten ve AB Türkiye'yi kaptırmamak için eğilmek, ödün vermek ve hızlanmak zorunda kalacaktı.
Şimdi burada durun ve Serpil'in yazısını bir daha okuyun..
Birden ne olduysa, Özal aniden, Karadeniz'den Orta Asya Cumhuriyetleri'ne döndü. Bir Türk Cumhuriyetleri Birliği'nin peşine düştü. Oysa bu cumhuriyetler Rusya'nın yumuşak karnıydı. O korkunç Uzay Teknolojisi, üsleri bile Orta Asya'daydı. Bu cumhuriyetlerin kontrolünden çıkmasına tahammül edemezdi. Türkiye'nin bölgedeki yükselmesi durdurulmalıydı. Türkiye durdurulmalıydı.
Rusya, Türkiye liderliğinde kurulmakta olan Karadeniz Birliği'ni kâğıtta yazılı bir anlaşma durumuna düşürdü. Türkiye'ye ve Özal'a sırtını döndü.. Az sonra da Özal esrarlı bir şekilde öldü.
Bir şöminenin önünde sohbet sabahlaması yaparken uzun uzun ve ayrıntılarıyla anlattı bunları Aslan Beg..
Orta Asya Cumhuriyetleri'yle ilişkileri Rusya'yı ürkütmeden, bugünkü dozda yürütsek ve Karadeniz Birliği'ne ağırlık versek Türkiye bugün nerdeydi, kolay tahmin edersiniz.
Ama Özal Amerika'nın tuzağına düşüp Karadeniz'i boşlayarak Rusları dehşete düşüren Orta Asya hamlesine girince ve hayatı dahil, kaybedince, Amerika'nın Orta Asya hayalleri de yattı. Ama iş bitmedi..
ABD'nin yeni projesi, Büyük Orta Doğu oldu. BOP!..
Dünya petrol kaynaklarını kontrol eden Orta Doğu'da hem İslam devletleri arasında saygın, hem de İsrail'le dost bir Amerikancı Türk devleti yeni projenin temeliydi.
Yani Orta Asya Projesi yatmıştı ama, Ilımlı İslam bir Türk Devleti'ne ihtiyaç, bu defa Orta Doğu üzerinden daha da önemle ortaya çıkmıştı.
Laik Cumhuriyet gidecek, sözde demokrat bir anayasa ile Ilımlı İslam yeni devlet, sulandırılmış adıyla İkinci Cumhuriyet kurulacaktı.
Ülkedeki merkez sağın darmağın hali, sosyal demokrat partilerin Ecevit ve Baykal'ın ellerinde nerdeyse nefret hale gelmeleri, dünyanın yaşadığı 2000 ekonomik krizinin Türkiye'yi de sarsması bir araya gelince, bir Kemal Derviş'in Türkiye'ye yollanması ve sola son ölümcül darbeyi vurması işi bitirmeye yetti ve AKP tek başına iktidara geldi.
Derviş'in güya içinde olduğu koalisyona aldırdığı gerçekçi önlemler müthiş bir kemer sıkmaya dayanıyordu. Zaten sallanan ve birbirine güvenemeyen koalisyon, halkı iyice öldüren bu önlemleri aldı ve tam meyveleri toplama zamanı yaklaşırken, ne olduysa (!) Devlet Bahçeli panikledi. Koalisyonu yıktı ve erken seçim istedi.
Oynanan oyunun farkına son anda Mesut Yılmaz vardı ama, gücü erken seçimi durdurmaya yetmedi. Ecevit'in kafası sanki durmuştu.
Çoğu "Zaten ölüyoruz. Bir de bunları deneyelim" diyen seçmen oylarını AKP'ye verdiğinde, Derviş'in ektiği tohumların meyve verme zamanı geldi..
Halk "İşte bunlar geldi, işler düzeldi" diyince, AKP parmak oynatmadan hazıra kondu ve sıkıntıyı refaha çeviren parti oldu. Öyle olunca da ikinci seçimde oylar daha da arttı.
Artık BOP'un önünde tek engel kalmıştı..
Atatürk Cumhuriyetçisi ve laiklikten ödün vermeyen kurumlar..
Bunun içinde medyadaki tetikçiler de kullanılarak, Atatürk'e ve laiklere saldırılar başladı .
Atatürk'ten ve ilkelerinden söz edenler "Faşist" saldırısına uğradılar.. Laisizmin bayrağını taşıyanlar "Laikçi" diye aşağılanır oldu.
Bu ülkede "Ben Kürdüm.. Ben Lazım.. Ben Çerkes, Ermeni, Rumum" diyenler "Demokrat" diye alkışlanırken "Ben Türküm" diyenler, ırkçı, kafatasçı faşistler olarak adeta ihbar edildiler.
Atatürk'ün o çok anlamlı, çok kutsal "Ne mutlu Türküm diyene" lafı alçakça saptırılarak, en iğrenç slogan olarak ilan edildi.
Ulusal bayramlarda asılan Türk bayraklarına bile dil uzatıldı. "Bu kadar çok bayrak, faşizmde ve komünizmde olur" dediler, düşünebiliyor musunuz?.
"Tek ulus, tek bayrak, tek devlet" diyenlere "Hitler" dediler.. Kaç ulus, kaç bayrak, kaç devlet olmamız gerekiyordu peki, "Demokrat" olmak için..
Atatürk'ün Ordusu da saldırılardan nasibini aldı. O ordu milletinden aldığıgüvenin verdiği güçle orda durdukça Atatürk Cumhuriyeti durur, ikinci Cumhuriyet hayal olurdu çünkü..
O zaman Ordu ile milletin de arasına girilmeli ve bu güven sarsılmalı, Ordu iktidarın polisi durumuna getirilmese bile sessizleştirilmeliydi.
Bunun için medyadaki satılık kalemler de kullanılarak, o bitmez tükenmez Ergenekon hikâyesi tezgâha kondu ve körüklendi..
Ergenekon bir taşla tonla kuş vuran muhteşem bir plandı.
Bir.. Ordu hızla yıpranacak ve güven yitirecekti.
İki.. Muhalifler korkutulacak, susturulacaktı.
Üç.. Atatürkçüler sindirilecekti.
Dört.. İktidarı sıkıştıran iç ve dış gündem anında değiştirilecekti.
Beş.. İktidarı yıpratacak çok büyük yolsuzluk olayları Ergenekon dalgasında batıp gidecekti.
Bunların hepsinin başarıyla uygulandığını gördük ve yaşadık.
Yani, aslında "Seçim yolu ile gitmesi imkânsız (!)" iktidarı darbe yoluyla yıkmak için kurulan ve ülkeyi bir örümcek ağı gibi saran o müthiş Ergenekon Örgütü'nün her eylem ve söylemi, nedense hep iktidarın ekmeğine yağ sürdü ve onun seçim şansını artırdı.
Yani ülkede bu gerzekler yığını mı darbe yapacak, ülkeyi ele geçirecek, rejimi değiştirecekti?..
Yoksa..
Yoksa ortada bir gerzekler sürüsü değil de, Büyük Orta Doğu Projesi mimarlarının hazırladığı dahiyane bir planın, bilerek ve de bilmeyerek uygulayıcıları mı vardı?..
Bu plan sonunda AKP'nin tek başına Anayasa'yı değiştirecek bir çoğunlukla Meclis'e gelmesi sağlanacak mıydı?..
Düşünmeniz, paniklemeden, korkmadan, öfkelenmeden düşünmeniz gerek!..