Sevgili Şansal gene kızacak.. Gene şekeri yükselecek.. Gene "Hıncal vicdansız" gibilerden, sonunda en çok kendisini üzecek laflar edecek.. Etsin.. Darılmam da, gücenmem de.. Ben insanları ağızlarından çıkanlarla değil, içleri, ruhlarıyla değerlendiririm, Şansal'ı da severim..
Etsin de, hiç değilse kendi kendine kaldığı zaman bir düşünsün, "Bu adam ne diyor" diye.. O bana yeter.
Lig TV sezona gayet umutlu girmişti. Ama kısa zamanda eski tas eski hamam oldu, tüm kusurları, eksikleri ve çirkinlikleriyle geçen sezon geri döndü, hatta daha da kötü oldu.
Futbol bir seyir sporu.. Statta seyreden her bir kişiye karşılık televizyon önünde yüz kişi var en az.. Yani TV maç yayıncılığının sorumluluğu büyük. Tabii getirisi de..
Ötekileri geçiniz.. Bugün DigiTurk, DSmart'ı "Yok" düzeyine indiriyor, rekabet kabul etmiyorsa, lig maçlarını yayınladığı içindir. Alın maçları DSmart'a koyun. İlgi aynen ötekine geçer.
Dahası.. Lig TV bu yayınları bedava yapmıyor. Maça gider gibi para ödeyip izliyoruz.
Yani Sevgili Şansal, mükemmeli isteme ve eleştirme hakkımız sonuna kadar var. Hadi diyelim kantarın topuzunu zaman zaman kaçırsak da..
Sen ve takımın, bu ülke koşullarına göre fevkalade lüks yaşamlarınızı, biz Lig TV üyeleri sayesinde elde ediyorsunuz. Onu da aklınızdan çıkarmamanız gerekir.
Şimdi bu yıl naklen yayınlarda çağdaş anlatım yolunda bir adım atılmıştı. Maçlar çift sunucu ile izleniyordu. Yeni ve genç isimler yorumcu olarak denenmeye başlamıştı. Bana sorarsanız, çok da başarılı oluyorlardı.
Ne var ki, Şansal birtakım fanatiklerin ve birtakım kulüp yöneticilerinin eleştirilerini almaya başlayınca, gelişmenin ve takımının arkasında duramadı .. O eski, o köhne, o tatsız tutsuz, "Radyo spikerli" yayıncılığa döndü. Büyük kulüplerin adeta amigosu spikerlerle hem fanatik seyirciler, hem de kulüp yöneticilerini memnun etme yolunu seçti. En çok ödünü de Fenerbahçe'ye verdi.
Kulübün, Erman Toroğlu'nu çok ağır, çok haksız ithamlarına karşı çıkacağına, Lig TV'nin en önemli TV yıldızını bu çirkin saldırıya karşı sonuna dek savunacağına, yayınlarını Aziz Yıldırım'ı mutlu etmeye yönlendirdi. Saraçoğlu'na gene Yıldırım'ın uğurlu spikerini atamaya başladı. Müthiş yönetmenleri de, Fener'in başını derde sokacak görüntüleri seçmemeye özen gösterir oldular. Fener maçlarında, gerek sahada, gerek tribündeki tatsız olaylar yayına giremedi. Fener aleyhine olacak önemli tekrarlar yapılmadı. Örnek.. Roberto Carlos frikik için topa vururken golü atan Lugano'nun pozisyonu neydi, ofsayt çizgisiyle gösterilmeliydi. Yerli yersiz pek çok pozisyona çizgi atılırken, o pozisyon es geçildi. Ve ekran başında tartışmalar sürdü. Neden?.
Çok meşhur Musa Çözen ve arkadaşları, futbol naklen yayınlarının aslında bir TV şovu olduğu bilincine asla ulaşamadılar. Saha içi güzelliklerin en az atılan goller ve berbat vuruşlarla kaçırılan goller kadar tekrarı gerektiğini öğrenemediler.
Örnek.. Geçen haftanın en güzel iki hareketinden biri, Lincoln'ün golüydü. Öteki de Arda'nın baskı yapan üç kişi arasından çıkardığı o unutulmaz gol pası.. O pasa arka arkaya iki berbat vuruş geldi ve gol kaçtı. Lig TV pozisyonu tekrarladı.. Ne var ki o muhteşem güzelliği, yani pası değil, berbat vuruşları tekrar gösterdi.
Geçen yıl bir düğme ile istediğiniz an, kadrolara, yedeklere, önemli anlara, istatistiklere ulaşılıyordu. Bu yıl ondan da vaz geçildi.
Geçen yıl maç sonu yayınları için İngiliz Lig'ini örnek gösteriyorduk. Bu yıl ondan da kurtuldu Şansal. İngiliz maçları DigiTurk Spor Max'a geçti ve aynen bize döndü. Hakem bitiş düdüğü çalar çalmaz kahrolası reklamlar.. O hoş maç özet ve istatistikleri seyirciden kaçırılıyor, kötü(!) örnek olmasın Lig TV'ye diye..
Bu mudur Şansal?..