Masamda bulduğum bir kitapçık beni çocukluğuma, Kilis günlerime götürdü.
Peçiç.. (Kadıköy Gaziantepliler Derneği yayını. 0212 356 63 85) Nasıl peçiç oynardık çocukken, ağbim ve kuzenler, Ahmet, Uğur Ağbi, Onur ve ötekilerle..
Kızma Birader'e benzeyen bir oyundu.. Peçiç karton çizim üzerinde değil, elle işlenmiş + işareti şeklindeki bez üzerinde oynanırdı. Zarı yoktu. Onun yerine 6 tane deniz kabuğunu fırlatırdık masaya, taşlarımızı kaç hane yürüyeceğimizi belirlemek için. Kabukların açık ya da kapalı gelişi, sayıyı belirlerdi.
Şansla taktiğin birleştiği hoş bir oyundu..
Ve de peçiç bezini yapmak bir işlemecilik sanatıydı. Ne harika bezler hatırlarım, al müzeye koy..
Sonra boş vakit geçirme olanakları zenginleşti yaşamın.. Sinema, tiyatro, radyo, televizyon derken şimdi de playStation..
Holly ile evlendiğimde peçiçin aslında küresel bir oyun olduğunu öğrendim. Arkadaş guruplarımızla toplanıp oyunlar oynamaya meraklıydık. Holly Amerikan Ordu mağazası PX'ten Amerikan masa oyunlarını satın alır getirirdi.
Bir gece baktık, parchessi diye bir oyun almış.. Kutu açıldı.. Aaa.. Bizim çocukluğumuzun peçiçi..
Ayşegül Kaya iyi izlemiş Peçiçi ve İsa'dan 4 yüz yıl önceye kadar izini bulmuş. Hint'ten doğma ve yayılma bir oyun. Bize de Perslerden gelmiş olmalı..
Çocukluk işte.. O harika peçiç setlerinden biri kalmamış evde.. Yeni oyunlar çıkınca, bunların antika değeri kazanacağını akıl edememişiz.
Ayşegül "Sunay Akın'ın oyuncak müzesinde bir tane var" diyor..
Keşke bende de bir tane olsaydı!..