Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HINCAL'IN YERİ HINCAL ULUÇ

Van sokaklarında güzellikler..

Van'ın yemek kültüründe asıl yer tutan kahvaltıları.. Daha doğrusu Kahvaltı Salonları.. Çoğunun da adı "Sütçü" diye başlıyor..
Niye?..
Van'ın o otlarını anlata anlata bitiremiyorum ya.. Eee.. Bu otları yiyen ineklerin, mandaların, koyun ve keçilerin sütünü düşünebiliyor musunuz?..
Sabah işe giden, büfe gibi dükkânlarda süt içermiş, bir dilim ekmekle falan.. Sütçü, Süteviymiş, bunlar..
1947'de Nuri Şahin ilk kahvaltı salonunu açmış, kentin en merkezi, Cumhuriyet Caddesinde.. Süt, bal, tahin pekmez, peynir ve kendi yaptığı çörek. Onun çırağı Fevzi yıllar sonra ayrılıp kendi dükkanını kurmuş sokakta.. Sütçü Fevzi.. Sonra o sokak baştan aşağı kahvaltı salonlarıyla dolmuş..
Biz Fevzi'ye gittik.. Ama otelden çıkıp, Cumhuriyet Caddesinde yürüyerek gittik Nebil'le.. Van'ı şöyle bir koklamak için.. Ne mümkün.. İki adımda bir çevirenler.. Sarılanlar.. Dükkândan fırlayıp içeri buyur edenler. "Bir çayımızı için" diye bastıranlar..
Yahu bu nasıl bir millettir?.. Böyle dost, böyle candan, böyle insan.. Bir sevgi denizinde boğulduk, Fevzi'ye gelene dek..
Cumhuriyet Caddesi'nin iki yanı sıra sıra kuyumcu.. Sanırsınız ki, dünyanın en zengin kenti.. Bu kadar altını, gümüşü kim alır yahu?..
Kuyumculuk Ermenilerden kalma yöre sanatı.. Urartu çağında başlayan o harika mücevher tasarımcılığı ve işlemeciliğini Ermeni ustalar geçen yüzyılda zirveye taşımışlar.. Onlar savaş sonrası İstanbul dahil dünyanın dört bir yanına göçünce iş biraz yavaşlamış.. Sonra yerel dernek ve yönetimler işe el koyunca, yeniden yaratmışlar.. Özellikle de Van'a has, savat işlemeciliği..
Savat, Arapça "Kara" anlamına esvad'dan geliyor.. Gümüş üzerine siyah işlemeler.. Daha ilk vitrine bakarken babamın gururu sigara tabakasını hatırladım. Van'dayken nasıl keyifle açar, nasıl ağır ağır çıkarırdı içinden sigarayı, o elindeki tabakayı herkes görsün ister gibi..
Gümüşü çok sivri bir uçla çizerek, deseni hazırlıyor savat ustası.. Sonra içine işte o siyah sıvıyı döküyor, kaynar.. 350, 400 derece falan.. Gümüş, bakır, kurşun, kükürt tozlarını boraksla karıştırıp eritiyorlar. Bu karışım gümüş üzerinde açılan o ince izlere dökülüyor ve desen oluşuyor..
Savatçılık Kafkasya'dan yöreye gelmiş.. 1900'lü yıllarda başta Paris dünyaya satış yapan 120 dükkân ve 400'den fazla usta varmış.. Büyük savaştan sonra iş nerdeyse bitmiş.. Şimdi kampanyalar ve kurslarla 130 savat ustası yetiştirmişler. Van savatına kavuşmuş..
(Vallahi de, billahi de yarın bitiyor.. Van'ın o efsane kahvaltı sofrasını özetlemek istemedim ve son bölümü ona anlattım. Sizi o sofraya ballandıra ballandıra ballandıra oturtabilmek için..)

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA