İki sürpriz konserde iki harika genç.. Hep söylerim.. Ben dokunduğunu altın eden Midas değilim.. Ben altınları buluyorum sadece, çok dolaştığım için..
İşte geçen hafta iki sürpriz konserde iki harika genç izledim.. Bu isimleri yazın bir kenara.. Bir iki yıla kalmaz, adlarını çok sık duyacak, hatta ezberleyeceksiniz..
Dilek Ciyas ve Asil Gök..
İlk konser Caddebostan Kültür Merkezi'ndeydi.. Benim sevgili ekibim Turkuaz "Deja Vu" diye bir konser düzenlemiş. 60, 70 ve 80'lerin şarkıları.. Baba Nejdet dahil, çocukların hepsini biliyorum.. Harika bir konser düzenlemişler, çok neşeli vakit geçirdik,ama aklımda kalan Dilek Ciyas oldu..
En önde oturuyorum. Yanımda da ona sevgiyle bakan bir hanım efendi.. "Torunum" dedi ve anlatmaya başladı. Bir yandan izliyorum, bir yandan dinliyorum..
Konservatuvar mezunu bir soprano.. Mezun olmak kolay da.. (Değil ama, öyle diyelim) Olduktan sonra hani iş?.. Hani opera, hani kadro.. Sonrası zor..
Ben bugüne dek bu kadar güzel, sahneye bu kadar yakışan bir soprano daha görmedim.. Ve de o gülüşü.. Tebessüm bir yüze bu kadar mı oturur?..
Operaya sanatçı seçenler, ses kadar fiziğe de bakmalılar bence..
15 yaşındaki Jülyet rolünü, 40 yaşında ve 80 kilo bir sopranoya verip, Romeo'nun onun uğruna intihar ettiğine seyirciyi inandırmak zor. Günümüzde operanın görsel yanı da öne çıkıyor. Yekta Kara bu görselliği dikkate aldığından beri İstanbul Operası'nda yer bulunmuyor..
Montegü ve Kapulet Operası'nı sahneyelen Kara, mesela Dilek'e oynatsaydı Jülyet'i..
Yurtdışından konuklar geliyor operamıza.. Yurtiçinden de gelmeli. O, bir ya da iki kişinin alındığı sınavı atlayamayan gençlere, yönetmenler ara ara şans tanımalı ve onları sahne ışıklarına çıkarmalılar..
Turkuaz'ın hepsi konservatuvar mezunu nerdeyse.. Solist ve keman ustası Hakan "Belki beş yıl içinde aramızdan ayrılıp dünya çapında bir soprano olacak" diyor Dilek için.. Aynen katılıyorum.
Unutmayın Dilek Ciyas!..
Ve de bunu da unutmayın.. Asil Gök..
Umran Baradan Güzel Sanatlar Lisesi'nin yıl sonu konseri için İzmir'deydim. Dünya şirini orkestra ve o harika hazırlanmış koroya ilk yarı boyunca doyamaz ve "Bitti" diye üzülürken, bizi bekleyen sürprizden haberim yoktu..
İkinci yarıda pek de hoşlandığımı iddia edemeyeceğim caz havaları vardı programda..
Parçalara baktım.. Sen Ağlama.. Yahu bunca yıllık şarkı.. Ne alakası var.. Hem de bir öğrencinin düzenlemesiyle.. "Nerdeyse milli marş olmuş bu şarkıyı düzenleme bir çocuğun ne haddine" diye geçiriyorum içimden..
Sonra başladı.. Çelloda Mert, basta Timuçin, davulda Burakcan ve piyanoda Asil'in kendisi..
Daha ilk mezürlerden itibaren kitlendim sahneye.. Sonra "Vay anasını" dedim içimden.. Sonra büyülendim.. Sonra coştum.. Baktım salon da coşmuş.. İki mezür çalıyor çocuklar, alkış.. İki mezür daha alkış.. Durmadan alkışlar yükseliyor salondan..
Asil piyanoyu çalmıyor oynuyor.. Ama asıl hüner düzenlemede.. Bu şarkıyı dünyada ilk dinleyenim ben.. Sabah 3 müydü, 3.5 muydu, Sezen'in sesiyle uyandım. "Dinle şimdi bitti" dedi.. O gün bu gün, böyle bir aranjman duymadım inanın..
Asil bu yıl mezun oluyor. Arkas fark etmiş Asil'i.. Büyük olasılıkla Berkley Müzik Okulu'nda burslu okuyacak, Amerika'da..
Annesiyle konuştum konser sonrası..
"Yollamayın" dedim.. "Amerikalılar geri göndermez Asil'i.. Dinlemek için biz gideriz de, bilet almak için paramız yeter mi bilmem.."
Öyle müthiş bir yetenek.. Bir "Deha" Asil.. Deha..
Şarkıyı söyleyen Pelin Barışık da harikaydı.. Hem fiziği, hem caz yorumuyla.. Onun adını da yazın bir kenara.. Yakında sahnelerin ve ekranların yıldızı olur o da.. Çelist Mert Gündoğdu özellikle Anadolu uyarlamalarında harika sololar yaptı.. Bir Allı Turnam girişi vardı ki!..
Ah İzmir'in o ünlü yerel medyası ah..
Ben İstanbullardan gelip bunları yazıyorum, sizden kimseler yok..
Ayıp olmuyor mu?..
Bu cuma gene İzmir'deyim. Kore kökenli Amerikalı, dünyaca ünlü Sarah Chang tüm dünyada satış rekorları kıran Vivaldi, 4 Mevsim'i çalacak..
Bakalım İzmir'den kimler gelecek, Elhamra'ya?..