YEŞİLÇAM Sinema Ödülleri'nin ilki fevkalade umut verdi. Seçiminden sunumuna Oscar ödülleri örnek olarak hazırlanan gecenin ilki genelde başarılıydı. Bazı aksaklıkları giderir ve bu ciddiyet, sürdürürlerse, sinemamızın en itibarlı, en popüler ödülü olurlar. O zaman da, kendi kendilerini tatmin için ödül dağıtan SİYAD gibi kurumların kime ne verdiklerine aldıran da olmaz..
Yeşilçam Ödülleri'ni sinemanın içinde olan insanlar oyluyorlar. Sinema emekçileri dahil 1200 kişiye oy pusulası gönderilmiş. Yarısı geri gelmiş. Ben oy vermeyen 600 içindeyim. Çünkü zarf elime ulaştığında tasnif başlamıştı bile..
Demek oylama işine erken başlamak gerek, bu bir.
İkincisi, bence önemlisi..
Nejat İşler ve Nurgül Yeşilçay'a haksızlık yapıldı. Bu iki mükemmel sanatçı, ikişer filmleriyle aday gösterilince oyları bölündü.
İki ayrı dalda aday olabilirsiniz. Mümkündür. Ama ayni dalda iki filminiz aday oldu mu, oylarınız bölünür, rakipleriniz avantaj sağlar. "Biz ödülü filme değil, oyuncuya veriyoruz. İki filmden gelen oyları topluyoruz" derseniz, o zaman da iki filmle aday olana büyük avantaj sağlamış olursunuz. Nerden baksanız yanlış.
Ben Özgü Namal'ın Yılın değil, Yılların Oyuncusu olacak kadar muhteşem oynadığını, Türk sinemasının en büyük oyunculuk gösterilerinden birini sergilediğini düşünüyorum Mutluluk'ta.. Ödülü hem de nasıl hak ettiğini biliyorum. Yürekten de kutluyorum. Ama bu Nurgül'e yapılan haksızlığı görmemi engellemiyor.
Ödül yönetimi En iyi Erkek ve En İyi Kadın Oyuncu dallarında oy sayılarını açıklar mı acaba?.
Genelde başarılı, iyi düşünülmüş, iyi uygulanmış sunuşa, sponsor adı altında oraya çıkarılan adamın çok ayıp, utanç verici gafı, Özgül'e "Nurgül" demesi damga vurdu. Bu da ders olsun. Parayı veren düdüğü çalarsa, bu ayıplar hep olur.. Oscar'da hiç sponsor gördünüz mü bugüne dek, sahneye çıkan, ekrana yansıyan.. Böyle ucuzluklar, yarışmayı da ucuzlatır, aman ha..
En önemlisi..
O Türk sinemasını adam yerine koymadıklarını kılıkları ile gösteren, böyle bir Onur ve Saygı gecesine en adi sokak kılıkları ile gelenlerin, salonda, hatta sahnede işi ne?..
Mehmet Günsur, Nejat İşler ve Fikret Kuşkan, o kılıkları ile Oscar gecesine giderler miydi?.. Cannes'da festival sarayının önünden geçebilirler miydi?. Akıllarından bile geçirmezlerdi. Çünkü içeri alınmayıp kapıdan döndürüleceklerini bilirlerdi.
İstanbul Kültür Sanat Vakfı'nın ödül gecesine kot pantolonla gelen Fatih Akın, Cannes'da smokinler içinde değil miydi?.
Niye Fransa birinci de, Türkiye ikinci sınıf oluyor?.
Bu umursamaz hava basmalar, bu poz atmalar sıktı artık..
Organizasyonu yapanlar kapıyı sıkı tutmalı, kıyafet ilkesine uymayanları kesinlikle içeri almamalılar.. Bu mide bulandırıcı sahneler, ödülün itibarının olmadığı anlamına geliyor, iyi bilsinler.
Türk sinemasının onur geceleri "Ben bunları da, ödüllerini de iplemem" şovu yapanların gösteri alanı olamaz. Olmamalı!..