Artık geceleri başımı yastığa koyar koymaz uyuyamıyorum rahatça.. Türkiye'nin geleceği konusundaki düşüncelerim ilk defa bu kadar karanlık. Benim gibi birisine "Umutsuzluk" yakışmıyor biliyorum, ama umudum yok..
Niye umutsuzum, yazmak istemiyorum. İçimden gelmiyor.. Sizin de dünyanızı karartmak istemiyorum..
Ne var ki, nasıl harika bir ülkede yaşıyoruz.. Nasıl güzel şeylere sahibiz.. Nasıl güzel şeyler üretiyoruz.. Onlara bakıyorum.. Onlarla neşeleniyorum. Onlarla coşuyor, üzüntü, sıkıntı ve karabasanlarımı bir kenara itiyorum..
İki olağanüstü sanat olayı izledim bugünlerde..
Bu ülke gençlerinin ürettiği, yarattığı iki muhteşem gösteri..
Biri tiyatro.. Duru Tiyatro .. Ayrı yazdım..
Öteki aslında tam da hazır değildi üstelik.. Bir kostümlü provaydı.. Mustafa benim ayağımın uğuruna inanır.. "İlk sen gör" dedi..
Gittim Mydonose Showland'e..
Dansın Sultanları/ Anadolu Ateşi'nin doğduğu dünya güzeli şov çadırı.. Sonra ölüme terk edildi.. Şimdi yeniden doğuyor.. Mustafa Erdoğan'ın yepyeni bir yapımıyla..
"Troia.. Bir Anadolu Efsanesi.. Türkiye" yazıyor sunumlarında..
Anadolu efsanesi ya.. Türkiye ya.. Nihayet bu topraklara sahiplenmeye başladık.. Truva bizim..
"Çanakkale'de biz Hector'un öcünü aldık" demiş, Yarbay Mustafa Kemal..
Niye demiş..
Çünkü Fatih Sultan Mehmet "Tanrı bunca yıl sonra da olsa bu şehrin ve sakinlerinin öcünü almayı bana bahşetti. Düşmanlarını dize getirmek ve ganimeti Mysialılara vermek bana nasip oldu. Geçmişte bu toprakları Grekler, Makedonyalılar, Teselyalılar ve Peleponezliler talan etmişti. Onların soyundan gelenlere hak ettikleri cezayı ben verdim. O zaman ve daha sonraki yıllarda biz Asyalılara yapılan haksızlık benim gayretlerimle telafi oldu" demiş, 1462'de.. Sadece Truva'ya değil, Truvalılara da sahiplenmiş..
O kadar..
Fatih Mehmet ve Mustafa Kemal dışında Anadolu uygarlağına böylesi sahiplenen, orada yaşayan insanlara "Biz", oradaki uygarlığa "Bizim" diyen benimseyen, kucaklayan pek çıkmamış.. Hele de son yıllarda..
Şimdi Mustafa Erdoğan çıkıyor işte..
Anadolu Ateşi ile Türkün bayrağını dünyanın dört bir yanına taşıyan Mustafa, bu defa, Truva Efsanesini danslarla anlatıyor..
"Troia bir Anadolu uygarlığıdır. Bize ait olan bu tarihsel mirasın yeniden ele alınarak canlandırılması, üzerinde yaşadığımız topraklara olan borcumuzdur" diyerek..
Finalde fona gene devasa bir ayyıldızlı bayrak asarak..
Başından sonuna tüylerim diken diken, başından sonuna heyecan içinde "Bravo" diye bağırarak, başından sona gözyaşlarımı tutamayarak izledim, o dünya şirini gençleri.. Nasıl heyecanla dans ediyorlardı. Nasıl gurur duyuyorlardı yaptıklarından. Nasıl mutluydular, dans ederken..
Troia'yı dünya çapında bir olay haline getirmek için hiçbir masraftan ve gayretten kaçmamış Mustafa.. Hazırlıklar üç yıldır sürüyor.. Müziğini bana vereli bir yılı geçti.. Geçen yaz Aspendos'ta provalar başlamıştı..
120 dansçı Mustafa Erdoğan'ın koreografisiyle dans ediyor.. Adımlar gene Anadolu..Truva efsanesinin danslarında, zeybekler, halaylar, horonlar, Kafkaslar, he yönüyle Anadolu var.
Işık tasarımları için New York ekibi gelmiş.. Chicago müzikalini yapanlar..
Yücel Arzen'in gerçekten harika müziğini Prag Flarmoni Orkestra ve Korosu seslendirmiş. Arada muhteşem sololar var.. Hepsi dünya çapında ustalardan.. Civan Gasperyan'ın duduğu, Gheorghe Zamfir'in flütü.. Vassilis Saleas'ın klarneti..
90 dakikalık oyunda giyilen 2 bin kostümü tasarlayan Serdar Başbuğ..
Pek yakında, çok yakında başlıyor "Troia.. Bir Anadolu Efsanesi.. Türkiye" çok yakında başlıyor..
Ben şimdiden on defa daha izlemeye karar verdim..
Her boş olduğum gece oraya gideceğim.. Gene de doyamayacağımı biliyorum..
Teşekkürler ülkemin gençleri..