Önce bana ulaşan mektubu sizlere sunayım. Yazan bir meslekdaş.. Gazeteci.
Adını ve işini yazmıyorum. Çünkü derneğe güvenmiyorum. Çocuğunun başına işler açılabilir.
***
9 yaşındaki oğlumun bir spor dalına ilgi göstermesi ve bunda ısrar etmesi hep içimi acıtan bir olaydı. Çünkü kalbindeki doğumdan gelen sorun buna izin vermeyebilirdi. Nitekim, futbol, basketbol gibi ağır kondisyon gerektiren sporlardan uzak durması söylendi. Doktorumuzun özel izniyle yüzmeye başladı.
Meslektaşlarımın kurduğu özel bir yer olduğu için Türkiye Spor Yazarları Derneği (TSYD) ilk tercihim oldu.
Yoğun çalışma tempoma, koşturmama rağmen, oğlumu antrenmanlara elimden geldiğince yetiştirmeye çalıştım. Çünkü kalbi yüzme sayesinde iyileşme göstermiş, üstelik bu sporu da çok sevmişti.
Takımdaki diğer çocukların velilerinden de bu tür olumlu etkileri duyuyordum.
Ancak TSYD geçen hafta tam bir hayal kırıklığı yarattı. Çocuklar ve velilerin derslere, kurslara ve sınavlara rağmen, antrenmanlar için gösterdiği fedakârlığa karşılık, TSYD yönetimi antrenman saatlerini kimsenin fikrini almadan değiştirdi.
Yeni antrenman saatleri hafta arası akşam 18.00, hafta sonları ise sabah 07.00 ve 08.30 oldu.
Antrenmandan üç saat önce yemek yemesi gereken ve haftanın en az üç-dört günü yüzen bu çocuklar sabah 7'deki idman için dörtte mi kalksınlar kahvaltı için?.
Okuldan 17.30'da çıkan bir çocuk nasıl olur da İstanbul trafiğinde 18.00'deki antrenmana yetişebilir?
Bir tek gün hafta tatili olan çalışan veli 07.00'deki antrenmana çocuğunu götürmek için o tek tatil sabahında da en geç saat kaçta kalkmalıdır?
Bu çocuklardan bu koşullarda nasıl bir başarı beklenir?..
***
Mektubu alınca minik bir soruşturma yaptım.. Güya bir sosyal dernek ve güya bir spor kulübü olmasına rağmen, İstanbul'un en güzel yerindeki devasa tesisleri sadece birkaç üyenin ucuz yiyip içmesine, havuzu da birkaç üye eşinin yüzmesine yarıyor. Evime çok yakın olmasına rağmen adım atmak istemediğim tesislerde olan şu..
Efendim bu çok muhterem üç beş üye eşi, orada spor yapan çocuklardan rahatsız olmuşlar ve "Bunları bizim geldiğimiz saatlerde yüzdürmeyin" demişler.. Hürriyet Spor Servisi Müdürü Esat Yılmaer'in başkanlık yaptığı dernek de, anında "Emriniz olur" demiş.
Spor yapan çocukların cehenneme kadar yolu var. Aman kimse üç beş üye eşini rahatsız etmesin.
Zihniyete bakar mısınız?..
Bu ülkede sporun dördüncü gücü spor yazarlarının, spora, gençlere, altyapıya, geleceğin yıldızlarına bakışına bakar mısınız?.
İki yüzlülüğe, samimiyetsizliğe bakar mısınız?. Bunların yazdıklarını, yönettikleri sayfaları artık inançla okur musunuz?.
Dahası var.
Türkiye Spor Yazarları Derneği, Levent'teki bu arazileri zamanın Belediye Başkanı Bedrettin Dalan'dan bedava aldı, bedava inşa ettirdi.. Sosyal tesis olacağı için. Yetmedi. Derneğin adının arkasına bir "Ve Spor Kulübü" lafı eklediler tüzükte.. Böylece devletten de yardım almaya başladılar. Spor kulübü olmaları için takımlarının, sporcularının olması gerekirdi. Dalan, derneğe olimpik havuz yaptırdığı için, yüzme takımı kurdular. Ama nasıl kâğıt üzerinde kurdular görüyorsunuz..
Sayıları iki elin parmaklarını geçmeyen üye eşleri, kendilerine ayrılan iki kulvarda antrenman yapan 120 çocuktan rahatsız oldukları için, bu çocuklar en imkânsız saatlere kondular ki, gelmesinler. Kalabalık etmesinler, üç beş havalı dernek üyesi eşi de rahat rahat dedikodu toplantılarını havuz başında yapsınlar.
Şimdi bu spor yazarlarının bu kafaları, bu ilkeleri, bu düşünceleri ile, bu ülkede spor ileri gidecek öyle mi?..
Hadi canım sen de..