Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HINCAL'IN YERİ HINCAL ULUÇ

Süreyya Operası'nda anılar gecesi..

O kapıdan ilk girişimi hatırlarım.. 50 yıldan fazla olmuş, ortaokul öğrencisi olduğuma göre..
Ankara Kurtuluş Lisesi'nde okurdum ama yazları İstanbul'a Necati Dayıma gelirdim tatile.. Kadıköy'de Altıyol'da otururduk..
Moda plajı yürüyüş mesafesinde her sabah oraya giderdik genelde.. Bir gün plaj çıkışı arkadaşlar "Güzel bir film var" dediler.. Sinemaya gitmeye karar verdik, öğleden sonra.. Süreyya Sineması'ymış adı.. Daha dış kapıdan girerken binanın farkını sezdim.. "Güzel" olsun diye yapılmıştı, sinema olsun diye değil.. Nasıl süsler, nasıl işlemeler.. Duvarlara çizilmiş resimler, freskler.. Üst kata çıkan merdivenlerdeki sanat..
Biz en üst kata çıktık.. Üst balkon orası.. En ucuz yer.. 10 kuruş.. Bizde de para o kadar zaten.. İçerisi, sinema salonu daha da muhteşem.. İnsan kendisini bir Avrupa Sarayının salonunda sanabilir.. Her santim, güzel sanatların bir dalıyla işlenmiş.. Vay vay vay!..
En ön sıraya oturduk.. Bizim altımızda localar var.. Onun da altı salon.. Localar ilgimi çekti.. Hemen hepsinde iki kişi var.. Bir erkek, bir kız.. Birbirinden uzak iki sandalyede oturuyorlar.
Film başladı, az sonra, o sıralar yaygın bir erkek raconu lafın anlamını çözdüm..
"Kızı locaya attım abi!.."
O zaman yersizlik had safhada.. Eve getirmek mümkün değil.. Otele gitsen döverler.. Parklar, Allah göstermesin.. Mahalle bekçisi, Ankara'da Kuğulu Park'ta ele ele dolaşan sevgililere ateş etti, oğlanı öldürdü, o günler.. Plajlar bin kişi.. Nerde?.. Şarkıdaki gibi Mualla'yı sandala atmak var da, o da risk.. İçinde kimse görünmeyen sandal, dümdüz denizde sallanıyorsa, bu demektir ki
En güvenilir yer sinema locaları..
Film başladı. Gözlerim karanlığa alıştı ki, localarda sandalyeler birbirlerine yaklaşmış, sevişme başlamış.. Sevişme dediğim de, öpüşme o devirde, hepsi o.. Millet şimdi sinemanın kulisinde kucak kucağa, sarmaş dolaş, dönüp bakan yok..
15 yaşındaki Hıncal'ı düşünsenize, hem de zaman o zaman.. Neler vermezdim o locada olmak için.. Ama iki şey gerek.. Bir sevgili.. Bir de loca parası.. İkisi de bende yok..
Süreyya'nın locaları ünlüymüş meğer o devirde.. Bir de şimdi yanık bir leş gibi duran (Sarıgül Başkana bir selam daha) Şan Sinemasınınkiler.. Şan'a da gittim sonra.. Onlar daha da mahfuz.. Tepeden bakan yok. Yani oraya film başladıktan sonra girip bitmeden çıktınız mı, görülme tehlikesi de yok..
Dayım anlattı sonra, bu bir sinema için çok süslü, çok püslü salonun öyküsünü..
Kadıköy zenginlerinden Süreyya Paşa, işgal döneminde Kızılay başkanı. Bir yardım için gece düzenlemeye karar verir. Tek uygun Apollon (Reks sineması) salonları. Rum Vakfı salonu vermez. Süreyya Paşa da o zaman karar verir, Kadıköy'e Avrupa'daki benzerleri aratmayacak bir Opera ve Kültür Sarayı yapmaya.. Balolar düzenlenecek kulisler için Paris'in Şanzelize Tiyatrosunu örnek alır.. Salon için de Alman Tiyatrolarını.. İnşaat 1922'de başlar.. Bitmesi, açılması 1927.. Haftada üç gün operet, geri kalan günlerde sinema.. Müdür de Hikmet Nazım.. İsim benzerliği değil, Nazım Hikmet'in babası..
1950'de binayı Darüşşafaka'ya bağışlar.. Opera, tiyatro tümüyle biter, sadece sinema olur.. Daha sonra o da kalmaz. Para kazanmak için önüne gelene kiralanan bina, bakımsızlık ve hor kullanımdan leşe dönüşür. Metruk hale gelir.. Nihayet Kadıköy Belediye Başkanı Selami Öztürk işe el koyar. Binayı Darüşşafaka'dan geri alır.. Baştan sonra aslına uygun revizyondan geçirerek, Süreyya Operası adıyla yeniden açar..
İşte gittiğim, bayıldığım Süreyya Operası bu.. Oraya 50 yıl sonra ilk gidişimde ilk izlediğim şey de Folklorama oldu.. Harika.. Enfes.. Bu izlemeye doyamadığım gösteri, meğer tam da Süreyya Sahnesi için düzenlenmiş.. Nasıl yakıştı bilemezsiniz..
Hayatımın en güzel, en nostaljik, en anlamlı, en unutulmaz gecelerinden birini yaşadım..
Şimdi meraklısı vardır.. Evet.. Yanımda dünya tatlısı kız arkadaşlarım vardı.. Süreyya Sinemasına 50 yıl sonra da olsa, yanımda kız arkadaşlarımla gitmeyi başardım sonunda..
Kadıköy Belediye Başkanı Selami Öztürk'e.. Süreyya Operasını eski günlere döndüren Sanat tarihçisi Dr. Murat Katoğlu'na ve Mimar Ersen Gürsel'e hem de nasıl gönülden teşekkürlerimle..

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA