KANYON'DA Selahattin Ağabeye (Beyazıt) rastladım.. "Senin tavsiye ettiğin filme geldik, göremeden gidiyoruz" dedi.
"Niye başkan" dedim..
"Film başladı" diye almamışlar. Zaten yaz, zaten sinemalar yüzde 90 boş.. Ama kalan o yüzde 10'a bile saygı büyük.. Film oynarken önden geçilmez, dikkat dağıtılmaz..
Yaptığın işe saygı bu!.. İnsana saygı bu!.. Sanata sanatçıya saygı bu!..
***
Mustafa Erdoğan aradı.. "Hıncal Ağabey, Kafkas Oyunları'nı koydum. Gel bayılacaksın.." Anadolu Ateşi.. Daha yıllar yıllar evvel, Staras Stüdyoları'nda, hayalimin provaları sürerken "Niye Kafkas yok" demiştim Mustafa'ya.. Lord of The Dance'ı Türkiye'de o eşsiz folkumuza getirmek için çırpınırken çıkmıştı karşıma Mydonose gurubu ve Mustafa Erdoğan.. Harikalar yarattılar. Efsane oldu, dünyayı dolaştı, hâlâ dolaşıyor. Bu sonbahar gene Hollanda ve Belçika turnesi var. İşte o..
Arena'ya koştuk.. Dünya güzeli bir mekan.. Boğazın kenarında. Böyle bir konser yeri daha, dünyada yok gerçekten. Her şey harika başladı.. Deniz kenarındaki Cafe Crown'da rahat koltuklara kurulduk öncesinde.. Sonra da yerimizi aldık. 9 diye ilan edilmişti. 9.30'da ışıklar söndü. O muhteşem gösteri başladı.. Ama beklenen yarım saate rağmen hâlâ gecikenler var.
Önümüzden bir gurup geçti.. 30 saniye sonra bir daha.. Bir daha.. "Şimdi biter" diyorsunuz.. Bitmiyor.. Yahu ortada bir sanat gösterisi, dans tiyatrosu var. Orda gençler yılların emeğini sahnelerken, bir de konulu öykü anlatıyorlar. Anını kaçırmamak, konsantre olmak gerek.. Mümkün mü?.. İnanın ilk bölümün son sahnesi oynanıyor. Bir saati geçmiş başlayalı, hâlâ o Allah'ın belası yer göstericiler 25 kuruş bahşiş için milleti koşturuyorlar.. Bir oyun izlerken insanın önünden 100 kişi geçer mi?..
Çıldırdım. Kalktım ve Arena'yı terk ettim!..