EN sıcak yaz günlerinde, Amerika'nın hem iklimi, hem ırkçı yaşamı ile en sıcak güney kasabalarından birine gitmek ne derece akılcı olur derseniz, bir defa klima derim. Dışarda nefes alamazken, içerde kazağa ihtiyaç duymak hoş şey. Aslında sinema artık, yazlarda daha cazip. İkincisi.. Kara Yılan İnliyor (Black Snake Moan) bana sorarsanız enfes bir film..
Yaşlı bir zencinin çıtır bir beyazı, insanlardan uzak bir çiftlik evinde zincire vurması, pek çok Amerikalıya ters gelse de, bizim öyle bir kompleksimiz yok.
Çıtır, Christina Ricci.. Hani o müthiş Canavar (Monster) filminde, Charlize Theron'u canavara çeviren küçük lezbiyen kız..
Gene büyük oynuyor. Bu defa, çocukken babasının devamlı tacizleri ile dengesi bozulmuş bir nemfomanyak. Yani seks çılgını.. Krizi geldiğinde, düz duvara tırmanır derler ya, öylesi.. Etrafta sevgilisi varsa (O da Justine Timberlake) ne ala.. Yoksa, kim varsa o.. Kasabada yatmadığı kalmamış bu yüzden.
Yaşlı zenci, Samuel L. Jackson.. Zaten büyük oyuncu. Karısı onu küçük kardeşi ile aldatmış ve terk etmiş.. Bu zenci bu kızı, bir sabah evinden birkaç metre ötede tecavüze (!) uğramış ve fena halde dövülmüş ve sadece iç çamaşırlarıyla buluyor. (Christina filmin ilk yarım saati bu kılıkta..)
Alıp eve getiriyor ve diyor ki, "Allah bu kızı içindeki şeytanı çıkarmam için bana gönderdi." Yani bir nevi Exorcist hikayesi.. Kızı 20 metrelik bir zincirle eve bağlıyor..
Ondan sonra adam mı kızı yola getiriyor, kız mı yaşama küsmüş adamı hayata döndürüyor, gidip görmek gerek.
İki harika oyuncu dedim. Zayıf tek kişi Justine.. O kadar iğreti ki..
Bir harika da filmin soundtracki.. Mutlak bulup alacağım. Dördünü Jackson'ın bizzat çalıp söylediği, başta filme adını veren, şarkılar enfes.. Hele son jenerikte, millet kalkıp giderkenki "Mean ol' Wind Died Down"a öldüm.. Sonuna dek de sinemayı terk etmedim.