LIONEL Ritchie'yi ilk defa 1984 yılında Los Angeles'ta izlemiştim. Olimpiyatların dillere destan kapanış töreninin finaline çıkmış, muhteşem bir şov yapmıştı. 84, doruğa çıktığı seneydi. Onu uluslararası star yapan Hello'nun yılı.. Commodor gurubundan ayrılmış, tek başına müzik yapmaya başlamış ve daha ikinci yılında Grammy Ödülünü almıştı. Ritchie, o zaman 35 yaşındaydı.
O muhteşem All Night Long'u tribünlerdeki binlerce kişiyle birlikte, Sevgili, Ölümsüz Kenan'la (Onuk) ben de nasıl ayakta, bağıra çağıra, dans ederek söylemiştik..
İkinci izleyişim, 23 yıl sonra oldu.. Geçen gece, Maslak Arena'da.. Tıklım tıklım dolu Arena'da.. Daha ilk şarkıda hepimizi nasıl avcunun içine aldı, konserin nerdeyse yarısını bize nasıl ayakta ve zorla dans ettirerek izletti, bugüne dek okumuş olmalısınız.. Müthiş bir profesyonel ve eğlendirici, şarkıcı ve besteciliğinin yanında..
Ben başka şey yazacağım..
En önemlisi ayni adam hala.. Görüntüsü, fiziği ve kondisyonuyla.. 35 yaşındaki Lionel neler yaptıysa sahnede hepsini aynen yaptı, nefes nefese kalmadan.. Saatlerce söyledi. Sabaha kadar da söylerdi, 58 yaşındaki Lionel..
Bu zencilerin genetik bir üstünlüğü var, biz beyazlardan..
Yaşlanmıyorlar adamlar, yahu!.. (Başka üstünlüklerini söylemiyorum, daha fazla moral bozmayayım diye..)
***
Geçen hafta iki harika gece daha yaşadık. Birisi Enka'da.. Enka da güzellikler aslında gündüzden başladı. Öğle üzeri havuz başındaydık ve Yüzme Okuluna katılan yığınla miniği izledik.. Nasıl keyifle izledik.. Hey gidi günler.. Biz o yaşlarda, ağbimle kaçak giderdik yüzmeye. Yakalanırsak fena halde azarlanarak. Şimdi anne, babalar kendi elleri ile getiriyorlar çocuklarını, yüzsün diye, üste de para vererek..
Akşamüzeri de atletizm sahasındaydık. Avrupa Şampiyonu Nevin Yetkinleri yetiştiren Enka kulübünün sahası.. Gazeteciliğe başladığım yıllarda işe gitmeden mutlak o zamanki adıyla Müstakil Atletizm Sahasına uğrar, Ekremler, Cahitler, Fahirlerle sohbet ederdim. Hayatımın önemli parçasıydı atletizm. Bir yandan NTV'ye Atletizm programı yaptık, bir yandan o günleri andık, Cüneyt Ağabeyle..
Akşam Enka Açıkhava'daydık. Fazıl Say konseri için. Şarık Ağabey kısa bir konuşma yaptı, yaz gecelerini, müzik, tiyatro, sinema ile renklendiren Enka Anfisinde.. "Orta ikiden beri arkadaşım Mühendis Eşref Denizhan'ın adını verdik buraya" dedi.. Dostunu anlattı.. Şair, öykü yazarı, ressam, heykeltıraş, saksafon ve akordion ustası.. Daha ne olabilirdi. Denizhan'ın eşi ve kızı da ordaydı. Güzel bir vefa, dostluk örneği, dostun arkasından. Ve İsviçre uçağından inip Enka'ya koşan Fazıl ne harika bir konser verdi.. Hele Veysel,ım, Kumru gibi kendi besteleri ve bisteki Yıldızların Altında/ Katibim düzenlemesi ile seyirciyi nasıl kucakladı..
Fazıl'a alkışlarımı, Şarık Ağabeyinkilerle birleştirdim. Bu ülkeden kazandıklarının bir bölümünü bu ülke insanına iade etmenin en güzel örneği, gençliğe armağan edilen Enka tesisleri, kulübü ve organizasyonları..
***
Bir unutulmaz gece de İstanbul Jazz Center'daydı.. Kerem (Görsev) bir ay evvel haber vermişti. "Bayılacaksın, haberin olsun" diye.. Güven, Ünal, ben gittik ve bayıldık gerçekten, gece ondan, bire kadar..
Nat King Cole mezarından kalkmış gelmiş İstanbul'a sanki.. Allan Harris'te ayni kadife ses.. Ve parçalar da o yılların.. Yani benim ilk gençlik, ilk aşk yıllarım.. Kerem, Kaan Yıldız (Bas), Cengiz Baysal (Davul) ne güzel eşlik ettiler.. Muhteşemdi hava.. "Bir daha ne zaman" dedim, Kerem'e.. "Şubatta" dedi ve bir CD uzattı.. "O zamana kadar bununla idare et.."
Back Again Project diye bir albüm.. Kerem ve Allan Harris'ten o gece dinlediğimiz 40'lar, 50'ler, 60'lar şarkılarının çoğunu içeren bir müzik ziyafeti.. Yeni çıkmış piyasaya.. Tüm hafta sonu dinledim arabamda.. Güzel müzik, kalite müzik, bugün artık olmayan müziğe meraklıysanız, mutlak alın..