"Microsoft Fox pro 2.6 for Windows ile Programlama.."
Kitabın adı aynen bu işte.. Bir kitapçı tezgâhında görseniz, eğer, bilgisayarla uzmanlık düzeyinde özel ilgili değilseniz, açıp bakmazsınız bile.. Ve açıp bakmadığınız için de neler kaçırmış olabileceğinizi hiç düşünmezsiniz..
Gökçen Karan'ın kitabı aylarca masamın üzerinde durdu. Kapağının açılması için sıra bekleyerek.. Aslında anında Ergun Hiçyılmaz'a gidebilirdi. Konu, hele hele kitabın başlığı beni hiç mi hiç ilgilendirmediği için. (Bana gelen yığınla kitaptan bir bölümünü, Ergun'a veriyorum.. O inanılmaz arşivine alıyor seçtiklerini.. Almadıklarını, o da başkalarına devrediyor. Böylece kitaplar elden ele dolaşıyorlar, atılıp, unutulma yerine.. İşe yarıyorlar.)
Merakım beni dürttü gene.. En gereksiz görünen reklam broşürlerine bile başından sonuna bir göz atarım, işe yarar bir şey çıkar mı diye.. İşte bu merakım, size, az sonra okuyacağınız enfes satırları getiriyor. "Sevdiğim" diye başlayan bu yazı, ister inanın, ister inanmayın, "Microsoft Fox Pro 2.6 For Windows ile Programlama" kitabın önsözü..
Yazarı J. Yorgo Wiestmich, Türkiye'de yaşayan bir şair. Yazıyı sevdiği kız için yazmış. Birlikte olmayacakları halde bile, insanların sevebileceklerini anlatıyor.. Ben de tutmuş size yazıyı anlatıyorum. Aslını nasılsa sunuyorken..
***
Sevdiğim,
Bazen insanlar düşünür. Hayatın anlamı nedir diye.. Bunu zaman zaman ben de düşünüyorum. Hayatın anlamı nedir diye.. En azından seni tanıyıncaya kadar düşünüyordum. Gerçeklerin acı olduğunu ve bu yüzden biberin acı olduğunu anlatan bir espriyi hatırladım. Halbuki biliyor musun, bütün biberler tatlıdır. Zira hayat sanıldığı kadar acımasız ve acı değil.
Sadece hayattaki tadı alabilmeli, kendi istediğin gibi yaşayabilmelisin.
Çevrenin ne diyeceğini umursamadan.. Zira sen yaşayamadıkların ile beraber ölüp gittiğinde çevrenin sana bir yardımı olmayacak.
Kendini özgür bırak, ne hissediyorsan onu yap. Çoğu insan gibi, mesela benim gibi, ne yapmam gerekiyorsa onu yapma, bırak duygularını perdelemeyi, bırak ırmaklar gibi coşsun. Bir sevdiğinin elini tutarken yaşadıklarının yanlış olduğunu düşünüp hayıflanma, bırak o sevgi senin tüm benliğini sarsın. Eğer onun gerçekten aradığın olduğuna inanıyorsan, ona sımsıkı sarıl, onu yaşa, onu bırakma.
Günün birinde belki anlarsın ne kadar sevdiğini, ne kadar sevebileceğini, ne kadar sevildiğini, ne kadar sevilebileceğini, ama iş işten geçmiş, sevgilin, seni seven gitmiş, yitmiş olabilir. İşte o zaman üzülme vaktidir. Yerli yersiz ağlama vaktidir. İşte o zaman çevrene dönüp, şimdi ne yapacağım diye sorma vaktidir. Alacağın cevabı sana söyleyeyim güzelim. Bilmiyorum diyecekler, senin dediğin gibi. Ben biliyorum oysa, oysa sen de biliyordun. Hep bildin zaten. Ama öyle olmadın.
Ama artık sen de biliyorsun, biliyorsun ki, en azından bir kez gerçekten sevildin. Ve yine biliyorsun ki, bu sevgi bitmeyecek. En azından ben bitene kadar.
Yaşa.. Doğru bildiğin insanı bul ve onunla yaşa, ama bu dostunu sakın unutma.. Bil ki unutulmayı hiç sevmem. Ve bil ki kurallarım vardır, herkes buna uymak zorundadır. Dostlarım benden önce ölemezler.
Dostlarım benden çok üzülemezler. Dostlarım benden çok sevemezler. Ve dostlarımı kimse benden çok sevmez. Artık Wiestmich'in dostusun.
Yaşa bu hayatı sevdiğim, limon gibi sömürerek, tüm ekşiliğine rağmen tadını alarak yaşa.
(2 Eylül 1995'te yayınlandı)