Özcan "Bugün kaç evde maraza çıkardığını tahmin edebiliyor musun" dedi, Cumartesi günü, Salomanje'de bizim gurubun kahvaltısında.. Erkekler hemen dikildiler.. "Yaaa" diye.. Kızlar iç çektiler oysa.. "Ah!.. Hıncal Ağbi ah!.."
Bir hayali Sevgililer Günü programı yazmıştım, o sabah.. "Sevgilim olsa neler yapardım" diyerek..
Ertesi gün yağan emailler Özcan'ı doğruladı.. Meğer pek çok kadının en hassas yarasına dokunmuşum.. "Nerede benimkinde bu romantizm, Hıncal Bey!.."
Valla hayatın acı gerçeği bu demek.. Benim gibi romantikler, yaşanan onca şeyden sonra yalnızlığa terk ediliyor.. Kadınlar, benim tam tersim erkeklere koşuyorlar.. Üniversite çağından beri, dilimden düşmez bir sloganım var.. "Kadınlar Hıncal'ı sever, başkalarına giderler.."
Şimdi niyetim, bu güzel günde dertlenmek değil.. Başlıkta yazılı.. Size bir Sevgililer Günü Masalı anlatacağım..
Cumartesi gecesi Kaya Ramada'ya gittik, Beylikdüzü'ne.. Ali ve Aysun'la eğlenmeye..
Yıllardan beri yazdığım bir şey var.. Ali Kocatepe bu ülkenin en iyi eğlendiricilerinden biri.. Birincisi.. Vaktin nasıl geçtiğini anlamadığınız çok, ama çok hoş bir gece geçirmek istiyorsanız, Ali'ye koşun..
Yüzlerce, belki binlerce şarkılık repertuvar.. Her türden.. Opera aryası da, arabesk de.. Her dilden.. Aklınıza ne gelirse.. Her devirden.. Hamamizade İsmail Dede de var, Paul Anka da.. Sezen Aksu da.. Bir yerden sizi yakalıyor mutlak, yaşınız, zevkiniz ne olursa olsun.. Dinletiyor, coşturuyor, iştirak ettiriyor. Masanızdan fırlatıp dans ettiriyor.. Gece biterken dizlerinizde derman kalmıyor, elleriniz kıpkırmızı olup şişiyor, sesiniz kısılıyor.. Mutlu bir yorgunluk içinde giriyorsunuz yatağa..
Şimdi 14 Şubat Sevgililer Günü, yani bugün için Kaya Ramada bir özel paket hazırlamış.. Normal odalardan, Kral Dairesi'ne iki kişilik geceleme.. 32'nci kattaki muhteşem panoramik İstanbul manzaralı gece kulübünde de, Ali/ Aysun'lu yemek ve eğlence dahil..
Kayalar yakın dostlarım.. Yazı Kaya Belek'te geçirdik.. Bu Ramada'yı hiç bilmem.. "Gidelim görelim bakalım Sevgililer Günü paketini" dedim.. Ünal, Orhan kalktık gittik.. Ne de iyi ettik.. Nasıl güzel, nasıl unutulmaz bir gece oldu..
Ali, "Zaman Tüneli" diyor, bir dalıyor, nerelerden ne şarkılar çıkarıyor..
"Şimdiki şarkımızın sözlerini Sezen Aksu ile birlikte yazan Hıncal Uluç bu gece aramızda" diye anons edip "Küçük Bir Aşk Masalı"na girdiler.. Sezen'le Özdemir Erdoğan'ın muhteşem okuduğu ölümsüz şarkı..
"Ne olur biraz unutup kalsak
Ne olur biraz rüyaya dalsak?.
Ne olur gerçek olsa masallar
Ya da biz masal olsak"
demiştim ya, Sezen'in sözlerinin arasına, nakarat diye girip.. O işte..
Ali milleti hazırladı, ısıttı, pişirdi, sonunda bir baktık, pistte ayakta duracak yer kalmamış.. Herkes birbirine sarılmış, aşkı yaşıyor..
Ali ile Aysun insanın içine akıtıyorlar, şarkıyı..
"Leylayla Mecnun gibi
Çoktan masal olmuş aşk
Lale devri çocuklarıyız biz
Zamanımız geçmiş!."
Nasıl bir haz, ama nasıl buruk bir hüzünle dinliyorum.. Şimdi o pistte olmak vardı, birbirine sarılanların arasında olmak vardı, burada yalnız oturmak yerine!..
Ve inanmazsınız.. Kendimi önce rüyada sandım.. Bir dünya tatlısı genç kız.. Bizim masamıza geliyor.. Tam önümde durdu.. "Hıncal Bey, benimle dans eder misiniz" dedi..
Yani lambadaki cin çıksa "Dile benden" dese o an, başka ne dileyebilirim ki..
Kalktım hemen tabii.. Boynuma sarıldı iki koluyla.. dönüyoruz.. "Küçük Bir Aşk Masalı en sevdiğim şarkıdır. Bu şarkıda sizin de katkınız olduğunu bu gece öğrendim ilk" dedi, biraz daha sokulup.. Sonra şarkıyı kulağıma fısıldamaya başladı, yanak yanağa dans ederken.. Artık Ali ile Aysun'u değil, onu dinliyorum..
"Ben derim utanma iftihar et
Sevmeyenler utansın
Aşksızlığa mahkûm edildiysek
Bu dünya yansın!.."
..Ve bu dünya yandı.. Şarkı bitti.. Dünyanın en güzel dansı bitti.. "Teşekkür ederim" dedi, "Rahatsız etmedim inşallah!.."
Ve cevap vermeme fırsat bırakmadan, geldiği gibi kayboldu gitti..
Bana verilmeyen hiçbir şeyi istemedim hayatımda.. Onun için sormayın.. Hangi telefon numarası.. Adını bile sormadım.. Soramadım..
Kül Kedisi, masallardan çıktı geldi, Küçük Bir Aşk Masalı ile.. Sonra geldiği gibi, gece yarısı kayboldu gitti.
Çok bakındım etrafa, bir cam terlik kalmış mı geride diye.. Yoktu..
Olsa, bugün, 14 Şubat sabahı, elimde o terlik kapı kapı dolaşır olacaktım İstanbul'da.. Kimin ayağına uyuyor diye..
Cam terlik masalda..
Şarkıdaki yalvarmam boşuna..
Ne masallar gerçek oluyor, ne biz masal!..
Gerçek, orada, öylesine durmuş meydan okuyor bana, Elvis'in ağzından..
"Are you lonesome tonight!.."