"Bazen düşünürüm, acaba Tanrı, birbirimize yaptıklarımızı affeder mi diye?.. Sonra etrafıma bakınca görürüm ki, Tanrı burayı çoktan terk etmiş bile.." der filmin bir sahnesinde Leonardo di Caprio, kader birliği yaptığı Djimon Hounsou'ya..
İkisi de nesiller boyu Afrikalıdır aslında, o cehennemde yaşayan.. Ama biri beyaz, öteki kara derili.. Biri kıtanın yerleşik halkındandır. Öteki Avrupa'dan gelenlerin torunu...
Kara derilileri tam bir köle gibi kullanan, onları asırlar boyu ezen sömürgeci beyazlara başkaldırı sonuçlanmış, siyahlar, atalarının topraklarında egemenliği ele geçirmiş ve özgürlüklerine kavuşmuşlardır. Ve işte Hounsou'ya "Buraya beyazlar hâkimken daha mı iyi yaşıyorduk" dedirten cehennem de o zaman başlamıştır.. Kara derililer birbirlerine düşmüşlerdir. Hem de öylesine zalimce, acımasızca..
Kardeş kardeşi, oğul babayı, acımasızca yok etmiş, yüz binlerce insan ölmüş, sakat kalmıştır, Afrika'da.. Kanlı Elmas/Blood Diamond günümüzde bu talihsiz kıtada hâlâ devam eden kardeş kavgalarından birini tüm dehşeti ile anlatıyor..
1990'lı yılların Sierra Leone'sini..
Gazetelerin dış haberler sayfalarında, zaman zaman tek sütunluk minik haberler okuduğumu hatırlıyorum, iç savaş üzerine.. Okuyup geçtiğimi, üzerinde durmadan, kafa yormadan.. Filmde de öyle tarif ediyor zaten..
"CNN'de hava raporu ile spor haberleri arasında yer alan birkaç satır.."
İşte o birkaç satırın arkasındaki dehşet, hücrelerine kadar titretiyor insanı.. Gerçekten olağanüstü çekilmiş sahnelerle, kardeşin kardeşi nasıl insafsızca doğradığına şahit oluyorsunuz.. Yüzlerce.. Binlerce.. 12 yaşındaki oğlun babasına silah çekecek hale nasıl getirildiğini dehşetle izliyorsunuz..
Komik hükümet kuvvetleri.. Amaçsız devrimciler.. Ve de bunların ikisini de kasabalarına, köylerine sokmayan yerel milisler.. Üç gurubun da silaha ihtiyacı var. Ayni beyaz adamdan alıyorlar, birbirlerini yok eden silahları..
Para?..
Ayni beyaz adama satılan kanlı elmaslardan geliyor..
Yani bu kardeş katliamının arkasında gene beyaz adam var..
Kara derililer, omuz omuza vermiş, beyaz adamın egemenliğini bitirmişler, güya.. Ama intikam çok daha feci olmuş.. Asırlar boyu beyazın onlara yaptığından fazlasını, çeyrek asırda birbirlerine daha kötü yapmışlar.. İşgalcilere, sömürgecilere karşı omuz omuza özgürlük savaşı yapanlar, hedefe ulaşınca, birbirlerine düşmüşler, düşürülmüşler ve o cennet barışı hayal eden ülke tam bir cehenneme dönmüş..
Anlatılanların hepsinin gerçek olduğunu bilmek, iyice sarsılmanıza sebep oluyor..
Filmden sersemlemiş çıktım, eve geldim, CNN'i açtım gayri ihtiyari.. İşte araya sıkışmış yeni iki satır haber.. "Bağdat'ta bir Şii mahallesi pazarında patlayan kamyon.. 121 ölü, 150 yaralı.."
Bunların hepsi Arap.. Hepsi Müslüman.. Ayni ırkın, ayni Tanrıya inanan insanları.. Ama nefrete bakar mısınız?.. Düne kadar kardeş kardeş bir arada yaşayan insanların nasıl bir bölünme ve iç savaşa düştüklerine bakar mısınız?..
Cehennem burnumuzun dibinde artık.. Sınırın hemen ötesi.. Peki sınırın hemen bu tarafı nasıl?..
İşte onun için söylüyorum, Blood Diamond'ı herkes, ama herkes görmeli.. Mümkün olduğu kadar fazla izlemeliyiz, bu ülkeye de kurulmakta olan tuzağa düşmemek için..
Bir yanda petrol.. Bir yanda silah.. Petrolün parası ile silah satacaksın hepsine.. Çift taraflı kâra bak.. Bu arada 100 binler ölmüş.. Ölsün.. Kilosuna para mı verdiler, tüccarlar?..
***
Blood Diamond müthiş bir film gerçekten.. Çok iyi yazılmış.. Çok iyi çekilmiş.. İnsanı çarpan, yerden yere vuran sahneleri var.. Tümüyle çok iyi anlatılmış.. Çok da iyi oynanıyor.. İki baş oyuncunun ikisi de Oscar adayı..
İşte bu yüzden, "Bu ülke insanı olarak mutlak izlemenizi" tavsiye ederken "Merak etmeyin, çok da güzel bir film bu" diyorum.
Kanlı Elmas, yılın en önemli filmlerinden biri.. Mutlak görülmeli..
Çünkü ortada, başından sonuna merakla, ilgiyle, dehşetle, ibretle, dersler alarak izlenen mükemmel bir film var..
***
Filmin finalini bir yerlerden hatırlıyorum.. Garden of Evil.. Şeytanın Bahçeleri..
Gary Cooper, altınları yükleyip kaçan dostları ile kovalayanlar arasına yerleşip beklediği daracık dağ geçidinde, Hollywood'un en unutulmaz final cümlelerinden birini mırıldanır, avuçladığı toprağı rüzgâra uçururken..
"Bütün dünya altından yaratılmış olsaydı, insanlar bir avuç toz için can verirlerdi.."
O sahne bire bir sanki.. Sahnenin geleceğini haber veren söz de filmin ortasında geliyor..
"En kötü insanın bile hayatına anlam katan bir anı vardır!.."