YENER Süsoy 35 yıllık dostumdu.. Türkiye'nin gelmiş geçmiş en iyi müzik ve gençlik dergisi efsane Hey'i, kuzenim Doğan Şener çıkarıyordu. Yener onun sağ koluydu. İstanbul'a her gittiğimde Doğan'a uğrardım mutlak.. Yener'le öyle tanıştık. Ekip sonra Tele Magazin'i çıkardı. O zaman bir tek TRT1 kanalı vardı ama, iki televizyon dergisi çıkıyordu. Erdoğan Sevgin'in bir başka efsane TV'de 7 Gün'ü ve bizimki.. Müthiş rekabet ederdik.. Şimdi bin kanal var, TV dergisi yok.. Buyrun..
Ben Tele Magazin'in Ankara temsilcisiydim. Yener müdürüm oldu böylece.. Ne kadar iyi gazeteci olduğunu o dönemde daha iyi anladım.. Harika insan, çok iyi dost ve mükemmel gazeteci.. Böyle adamı sevmezsiniz de ne yaparsınız?..
Dergi kapandı, yollar ayrıldı, dostluk devam etti ama, çok az rastlaşır olduk..
Bir ara iyi durumda olmadığını duydum.. Bir takıntısı hayatını kapkara yapmıştı. Ekonomik durumu bozulmuş, basın dünyasındaki yeri sarsılmıştı. Adının yanında kocaman soru işaretleri vardı..
"Bitti" diyorlardı.. "Yener Süsoy bitti!.." İşte bu Yener Süsoy'a, hem de Hürriyet gibi bir gazetenin kapılarını Ertuğrul Özkök açtı.. Ona ikinci şansı tanıdı ve Yener bu şansı çok iyi kullanarak, Ertuğrul'un jestine harika bir cevap verdi.. Hürriyet'te yeni bir efsane yarattı. Birbirinden güzel, birbirinden ilginç, birbirinden müthiş söyleşilerle gündeme otururken, usta gazeteciliğinin ve tüm deneyimlerinin hakkını verdi, yeniden doğdu..
Cenazesinde içimde hüzün vardı tabii.. Ama buruk bir haz da vardı.. Erken gidişinin burukluğu.. Ama Yener gibi uğurlanışının hazzı.. En önde gelen gazeteciler, meslektaşları.. Hey ekibinin hemen tüm temel taşları.. Bakanlar.. Valiler.. Müdürler.. Sanatçılar..
Gelenlere baktım.. Çelenklere baktım.. Ertuğrul'u aradım, boynuna sarılıp, dostum ve mesleğim adına teşekkür etmek için..
Günümüzde, basın mesleğinde vefa, basın mesleğinde dostluk öyle ender bulunur oldu ki..