"İkinci Ece vakası mı" dedi, mikrofonu uzatan delikanlı.. Kamera da çalışıyor.. Televizyonların en kahır ekibidir magazinciler.. Yaz, kış, kar, çamur demeden 24 saat koşuştururlar.. Buz gibi havada saatlerce kapılarda beklerler.. Çoğu zaman dışlanır, azarlanırlar.. Ellerine geçen de üç otuz paradır. Bu yüzden magazincilere ayrı bir sempati duyarım. İşlerini kolaylaştırmak için elimden geleni yaparım. İstedikleri görüntüyü en rahat almalarına izin verir, yardımcı olur, her sorularını yanıtlamaya çalışırım..
Dedim ki, "Birinci Ece vakası ne?.."
Şimdi bu magazinci arkadaşlar kendileri bir vaka yaratıyor, sonra da onun peşinden ayrılmıyorlar..
Daha birinci günden itibaren Ece de açıkladı, ben de..
"Biz arkadaşız.. Hepsi bu.. Başka şey yok.."
Ağzımızdan başka laf çıkmadı.. Ama onlar kendi bildiklerini yazıp söylediler.. Kendi vakalarını yarattılar. Kendi asparagaslarına kendileri inandılar. Oldu "Birinci Ece vakası.."
Şimdi ayni çark Burcu için dönüyor.. Dönsün. Umurumda değil.. Bana dokunmaz.. Beni sarsmaz. Beni bilen bilir.. Ama kızlar, hiç de hak etmedikleri şekilde yıpranıyorlar, sorumsuzca yazılan ve söylenenlerden..
"Hıncal'ın yeni Gözdesi.."
Ne demek gözde?. Niye gözdem oluyormuş, hem de "Yeni?.."
Onlar böyle sundukça, kamuoyunda yanlış imaj yayılıyor, yaygınlaşıyor.. Bir yığın yalan yanlış peşin hüküm oluşuyor.
Ece'yi bilen var mı bugün yakınları dışında..
"Efendim manken.."
Manken deyince prototip.. Kafası çalışmaz, aklı bir şeye ermez.. Aptal güzel.. Aklı fikri televizyona çıkmak, gazetelere resmini sokmakta..
O magazinci kardeşlerim acaba bir gün oturup Ece ile sohbeti denerler mi?.. Acaba onunla Dostoyevski, Mozart, Othello, Macbeth, Vamn Gogh, Picasso üzerine konuşabilirler mi?..
Ece'nin okuduklarının yüzde kaçını okudular?.. Ece'nin izlediklerinin yüzde kaçının kapısından geçtiler?..
Ece'nin okuduklarına, yazdıklarına baktım.. Türkçesi, üslubu, "Benim" diyen gazetecide az bulunur. "Denemek ister misin" dedim.. "Okuduğun kitapların izlenimlerini benim köşemde yazmayı.." Deneyeceğiz.
"Ece ile gene çıkacak mısınız?.." diyor, delikanlı bu defa..
Niye çıkmıyayım yahu.. Çıkıyorum da zaten.. Eğer İstanbul Operası'nın kapısında da bekleme adetleri olsa, geçen ay iki defa bizi orada göreceklerdi.
Gene kafamıza uygun bir şey olsun, gene davet ederim.. Haa demek magazincilere haber de vermem gerekiyor.. "Bugün Ece ile Cengiz Han Sergisini gezeceğiz, kapıda bekleyin.."
Yaa.. Tablo bambaşka değil mi, sizin anlattığınızdan sevgili magazinci kardeşlerim.. Ve de onların anlattıklarına kapılıp "Ece vakası"nı sahi zannedenler..
Ece'nin bu kalitede, harika bir genç kız olduğunu biliyor, aklınıza getiriyor muydunuz?.
Burcu da çok üstün kaliteleri olan bir kız.. Bunları sergileme savaşı veriyor sessizce.. Kafasında bambaşka bir kariyer var.. Günü gelir görürsünüz, günü gelir onu da yazarım..
Yazdıklarım işe yarar mı, bilemem..
"Peşin hükümleri yok etmek, atomu parçalamaktan zor" demiş Einstein.. Hele bu peşin hükümler bir magazinci ordusu tarafından ısrarla, inatla besleniyorsa..
Hele insanlar, bu okuduklarının yüzde 90'ının palavra olduğunu bile bile, inanmak istiyorlarsa..
O zaman..
İkinci Ece vakasına hoş geldiniz!..