"Koç Ailesi ne diyor" dedim, "Ali Koç'un Fenerbahçe'de bir militan edası ile yer almasına.. Aziz Yıldırım'ın omuz başında görüntüler vermesine.. Ali Şen ile bu kadar iç içe olmasına.."
Vehbi Bey yaşadığı sürece böyle görüntülere asla izin vermemişti, sadece aile değil, tüm gurup yöneticileri için, yakından bilirim, Vehbi Bey'le bizzat konuşmuş, tartışmışlığım vardır, ordan..
Koç gurubuna yıllarını vermiş, şimdi izzet- i ikbal ile emekli olup ayrılmış dostlarım arasında bir araştırma yapıyorum günlerden beri, bu yazıyı yazmak için..
Emeklilere soruşum iki sebebten..
Birincisi bir ömür boyu Koç'u yaşamış olmak.. Koç'u, gelenekleri, aileyi iyi bilmek.. İkincisi.. Rahat, korkusuz konuşabilmek..
Ali Koç'un Fenerbahçe'de, hem de yönetimde yer almasını büyük bir mutlulukla karşılamıştım ilk anda..
Ali Şen ile başlayıp, Aziz Yıldırım'la devam eden, Fenerbahçeli olmayan herkesi Fenerbahçe'den nefret ettirmek ve bir Fenerbahçe düşmanlığı yaratmak operasyonunun sona ermesi diye düşünmüştüm.. Akıllı, soğukkanlı ve çok iyi yetişmiş bir genç, arkasındaki o çok ağır, çok saygın Koç adı ile yönetime girince, işler iyileşecek, spora Şen/ Yıldırım ikilisinin soktuğu "Düşman" lafı yerini yeniden "Rekabet"e terk edecekti.. "Fenerbahçe demek ben demek. Bana karşı olan, Fenerbahçe'ye karşıdır. Haindir" deyişleri ile hatta Fenerbahçe'yi bölme devri bitecekti. Yanıldığımı kısa zamanda hissetmeye başladım..
Ali Koç, "Kraldan fazla kralcı" bir eda ile soyundu yöneticiliğe.. Tatsız eylemler, söylemler başladı.. Fenerbahçe'yi eleştiren bir kanala yönelik reklam tehditleri.. Bir toplantıda, özel televizyon kanallarının kameralarının "İletişim Koordinatörü" Ali Koç tarafından salondan çıkarılması derken, birbirinden sert, itici, Şen/ Yıldırım üsluplu demeçler..
Aziz Yıldırım, belgesiz, kanıtsız, desteksiz, bir yerde devlete saldırırken, onun yanıbaşında yer almalar.. Bir kısmı sonradan yalanlandı. Açıklamalar yapıldı, özürler dilendi ama..
Şuyuu vukuundan beterdir.. Umduğumun tam aksine bir Ali Koç tablosu ortaya çıkmaya başladı..
Aziz Yıldırım'ın emri ile perde arkasına çekilen yeni bir Özaydınlı/ Uslu portresi.. Rahatsızlığım iyice artınca..
"Ne oluyor" demeye başlayınca, kendime, eski, emektar Koçlular arasında başladım sormaya.. İşte hepsinden aldığım, sanki aralarında sözleşmiş gibi ayni sözcüklerle ifade ettikleri yanıt..
"Vehbi Bey, ya da Suna Hanım olsaydı işin başında, Ali Koç'un orada olması mümkün değildi. İzin vermezlerdi.."
"Peki, bugünkü yönetimde, ayni düşüncede, prensipte olanlar yok mu?.." "Yok!.. Olsa da Ali'yi durdurmaya güçleri yetmez. Ali onları dinlemez.." Derinleştirdim..
"Ali, fanatikliğin son aşamasında bir Fenerbahçelidir. Hayatında tek ideali vardır, bir gün Fenerbahçe'ye başkan olmak.." dediler.
Ali Koç'un Fenerbahçe'ye başkan olma amacını saygıyla karşılıyorum.. Ama eğitimine Şen/ Yıldırım ikilisi ile başlamış olması ve Aziz Yıldırım'ın yanında bu pozları büyük bir mutluluk ifadesi ile vermesini, Ali Şen ile ayni kapta görünmesini, taşıdığı Koç adından dolayı, hâlâ yadırgıyorum.. Emekli olmayan Koççuların büyük bir bölümünün de böyle düşündüğü izlenimim var.. Bakalım birisi konuşmayı deneyecek mi, bir gün?..
En az Ali kadar Fenerli olduğu halde, Galatasaray lisansı ve forması ile yarışacak kadar sportmen Holding Başkanı ve Ağabey Mustafa Koç, ne düşünüyor mesela?.