LONDRA'YA indiğim gece Casino Royale'in galası vardı, Kraliçenin de katıldığı.. Ertesi sabah yığınla Londra gazetesini aldım önüme.. Söz birliği etmiş gibi bir övgü yarışında idiler.. "Onlarca yıldan beri en güzel Bond filmi" diyorlardı genelde.. Söyledikleri, "Sean Connery bu işi bıraktığından beri, böyle bir Bond izlememiştik!.."
Oysa ayni gazeteler geçen ekimde Daniel Craig adı yeni Bond olarak açıklandığından beri nasıl dalga geçmişlerdi, bıkmadan bu sarışın ve eski Bondlarla mukayese dahi edilmeyecek kadar çirkin ve sıska adamla.. Craig, Bond olabilmek için 10 kilo almıştı hepsi bu..
İngiliz gazetelerinin abarttığını düşünerek İstanbul'a döner dönmez koştum Bond'a.. Ve baktım.. Az bile yazmışlar.. Bütün Bond filmlerini izlemiş biri olarak söylüyorum, bu Connery'den bu yana çekilmiş en iyi Bond filmi.. Ve de Craig gene Connery'den bu yana en iyi Bond!..
Özellikle Pierce Brosnan dönemlerinde Bond filmleri, Tom Cruise'un Görevimiz Tehlike filmlerinden geri kalmayan bir aksiyon yığınına dönüşmüştü. Senaristler oturup çılgın sahneler düşünüyorlar, bunlar da digital ve sanal teknolojilerle gerçek gibi çekiliyor, seyirciyi nefes nefese bırakıyordu, ama filmden çıkana bir şey bırakmıyordu..
Bond bahane, aksiyon şahane filmleriydi bunlar..
Casino Royale, bir dizi aksiyonlar sıralaması değil, çok meraklı bir casusluk öyküsü anlatan güzel bir film..
Önceki James Bondlar işe, İngiliz gizli servisinin mahzenlerinde başlarlardı, oradan çeşitli çağın ötesinde aletler alarak.. Bu aletler Bond'u en zorlu durumlardan kurtarırdı..
Bu defa ne mahzen var, ne alet.. Bond'un sadece kendisi var.. Bir de cep telefonu..
İan Fleming'in Casino Royale'i yazdığı 1950 yılında cep telefonu Kaptan Kirk'in uzay çağı aleti bile değildi..
Casino Royale aslında ilk Bond romanı.. Gizli servisin bu ünlü 00'lı, yani öldürme izinli ajanının doğuşunu anlatıyor. Film, öyküyü 21'inci yüzyıla taşıyor, bu cep telefonu için..
Orijinal öyküdeki ikinci değişiklik de, orada ünlü kumarhane sahnesinde Bakara/Şimendifer oynanıyordu. Bu defa, çok daha popüler, hatta Avrupa ve Dünya Şampiyonaları televizyonda yayınlanan Teksas Hold'em denen poker tercih edilmiş.. Herkese iki kapalı kart. Sonra ortaya beş kart açılıyor, herkes kendi elini beşe tamamlıyor, açılanlardan seçerek.. Tam bir "Katil" pokeri.. 10-20 milyon dolarlık potlarla oynananı var..
Bana sorarsanız, filmin en zayıf sahnesi de bu.. Ne poker sahneleri hatırlıyorum sinema tarihinden, Steve Mc Queen başta.. Eurosport'un geç saatlerde yayınladığı şampiyona görüntüleri bile çok daha heyecanlı ve çekici..
O kadar kusur kadı kızında olsun..
Bond, eleştirmenleri, Daniel Craig de kadınları fethetti..
Hiçbir alet kullanmadan, sadece zekâsı ve vücudu ile savaşan yeni Bond'u iki sahne tanıtıyor.. Açılıştaki gerçekten harika koşu sahnesi onun fizik ve mental gücünü anlatıyor.. Trende teşkilatın gönderdiği yardımcısı, sonra sevgilisi kadınla konuşma sahnesi de kadınların içini okuma ve etkileme yeteneğini..
Dr. No'ya tersinden gönderme, Ursula Andress'in yerine denizden çıktığı sahne ve İnsanlar Yaşadıkça'ya ve Burt Lancester ile Deborah Kerr'e gönderme, sahildeki kumlar üzerine mayolarla uzanıp öpüşme sahneleri de, cinsel çekiciliğini.. İngiliz kadınları Craig'in özellikle poposuna bayılmışlar.. Biz "Popo merakı"nın erkeklere mahsus bir özellik olduğunu sanırken..
Sadece Craig değil tabii..
Emsalsiz, unutulmaz M, Judi Dench.. Kötü adamı oynayan ilk defa izlediğim çarpıcı Mads Mikkelsen.. Eski dostlardan, Karadağ polis müdür yardımcısı Giancarlo Giannini ve yeni Bond kızı Eva Green.. Hepsi çok iyi oynuyorlar..
Casino Royale, sadece son yılların en iyi Bond filmi değil.. Son yılların en iyi filmlerinden.. Mutlak görülmeli..