"Çok fotojeniğim, herhalde ondandır" dedi, Sophia Loren, gülerek..
"Bu yaşta bu kadar müthiş fotoğrafları nasıl verebiliyorsunuz" diye sormuştu da, İngiliz meslekdaşımız..
Sormakta da haklıydı.. Bu yakınlarda Time'a "Dünyanın en güzel kadını" dedirtmek, People'a "Dünyanın yaşlanmaya en çok direnen kadını" diye yazdırmak da bir şey ama, Pirelli Takvimi'ne poz vermek başka bir şey..
Pirelli takvimleri, yarım yüzyıldır nerdeyse bir efsane..
"The Cal" diyorlar ona.. "The Calender!.."
Yani.. Takvim..
Önüne, ardına Pirelli yazmak gereksiz.. Takvim deyince o..
Nasıl Amerika'da "Kolej" deyince Harvard geliyorsa akla, daha yüzlerce Kolej varken..
O takvim ki, dünyanın dört bir yanında binlerce genç, müthiş, seksi genç kız poz vermeyi rüyalarında görürken, 72 yaşındaki bir kadın bu teklifi alıyor.. Almakla da kalmıyor, gerçekten müthiş pozlar veriyor.. Gelin gazeteci olun da sormayın bakalım..
Cevaptaki zekâya, tevazuya ve kendine güvene bakar mısınız?..
"Resimlerim güzel çıkıyor da, ondan olmalı.."
Londra Hilton'daki basın toplantısında Sophia, büyük bir içtenlikle anlattı, Pirelli macerasını..
"Telefonda 'Pirelli'ye poz verir misin' dediklerinde, 'Nee' diye bağırdım.. Şoke olmuş, dağılmıştım.. Sonra fotoğrafların yatakta çekileceğini söylediler.. Dehşete kapıldım.. Yatakta ne çekeceklerdi bunlar?.."
İlk şok geçtikten sonra, oturup konuşmuşlar ve anlaşmışlar..
Fotoğrafları çekecek İnez Van Lamsweerde ve Vinoodh Matadin ile tanışıp sohbet edince de sorunu kalmamış..
"Onlara güvendim" diyor.. "Güvenince sorun bitiyor. Gerisi eğlenceydi.. Çekimlerde çok eğlendim. Başarının sırrı bu.. Ortak çalıştıklarına güvenmek ve işini yaparken eğlenmek.."
Bu bir hayat dersi.. Başarı felsefesi..
Çalıştığına güvenmek ve çalışırken eğlenmek..
Meslekdaşlar peşini bırakmadılar Sophia'nın.. Sırrı çözeceklerdi mutlaka..
"Özel bir gıda rejiminiz olmalı, bu yaşta Pirelli Takvimine poz verecek bir vücuda sahip olmak için.."
"Ben Napoli'nin kenar mahallelerinde doğdum. Napolili hep açtır. Ne bulursa yer.. Ben hayat boyu ne bulduysam yedim.."
"Yediklerini 40 kitap, bin doktor tavsiyesi ile belirleyenlerin hali meydanda.. Her şey yiyerek böyle olunur mu?.."
"İşin sırrı galiba benim DNA yapımda.."
"Yapmayın!.. Hiç estetiğiniz de mi yok?.."
"Her kadının güzel görünme hakkı vardır. Güzel görünmek için ameliyat olma hakkı da.. Ben de 100 yaşımda estetik yaptırmayı düşünüyorum.." derken, Sophia Loren'in sırrını çözüyorum..
Napolili kenar mahalle kızını, sinema dünyasının zirvesine iki Oscar'la taşıyan, onu dünyanın en tanınmış, en sevilen, en gıpta edilen kadını yapan sırrı..
Zekâsı..
Güzel kadın çok.. Milyonla.. Yetenekli olan da öyle.. Hangisi zirvede peki?..
Sophia'da müthiş bir zekâ var.. Dünyanın en cin gazetecilerinin karşısında pervasız oturan ve en hin sorulara, anında, hem de ne rahat, hem de ne esprili, şaka dolu, ama hem de ne koyunca oturtan yanıtlar vermesini sağlayan zekâ!..
Geçen yıl İstanbul Festivaline gelen Sophia bir bibloydu.. Öyle sunuldu, öyle oturtuldu da ondan belki.. Ve iz bırakmadan gitti.
Gerçek Sophia'yı yığınla gazetecinin birbiri ardına gelen soru fırtınasına yelken açınca tanıma fırsatı bulduk.. Ve hayran olduk, bayıldık!..
Pirelli doğru seçim yapmıştı!..
Biz de doğru seçim yaptık, bir kez daha Pirelli 2007 Takvimi sunumuna katılmak için Londra'ya giderek.. Anlatacak o kadar şey var ki!..