"HINCAL Uluç ve Fatih Altaylı'nın Canaydın'a itirazları tamamen kişisel kavgalarından dolayıdır" demiş, sevgili Levent Kardeşim (Tüzemen) cumartesi günü..
Ne dediğinin farkında mı bilmiyorum. Dilerim değildir de, özür diler..
Bir gazeteciye, köşe yazarına yapılabilecek en büyük hakaret, en büyük aşağılama, kişisel kavgalarını sütunlarına taşımak, köşesini ve gazetesini, başka hiç kimseyi ilgilendirmeyen kavgalarına alet etmekle ithamdır.
Ben Genel Yayın Müdürü ya da patron olsam gazetemi kullandırmam, işi orda bitiririm.. Suçlama o kadar ağır..
Peki Sevgili Levent, benim Özhan Canaydın'la nasıl bir kişisel kavgam var, sence?.
Özel yaşamlarımızda mı kinlenmişiz ya da iş hayatımızda mı?. Birbirimizin işine çomak mı soktuk, ya da tavuğuna kış mı dedik, söyler misin?.
Tam tersine 25 yıllık dostuz biz.
Kişisel hiçbir sorunu olmayan iki arkadaş.. Bir gün Özhan'la beni neşe içinde yemek yerken ya da bizde birlikte coşkuyla maç izlerken görürsen hiç şaşırma e mi?
Kavgamız kişisel değil, "Galatasaray"sal..
Ben Özhan'ın bu kulübü yönetecek yetenek ve becerilere sahip olmadığına inanıyor ve "Başkan Canaydın" ile mücadele ediyorum, kişisel dostluğumuzu hiç karıştırmadan..
Bu da alkışlanacak bir davranıştır Levent..
Anladın sanırım!.