Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HINCAL'IN YERİ HINCAL ULUÇ

İstanbul'da kültür şoku..

Sanat/ Serpil Gogen

Bütün haftayı Ankara'da kırmızı, yeşil sokaklar, kadın camii, "ayrı masada oturan eş" haber ve tartışmalarıyla geçirdikten sonra hafta sonu İstanbul'daydım.. Başka kırmızılar, başka yeşiller arasında, bambaşka mekânlarda.. Tadına doyum olmayan yerlerde..
Cuma sabahı 11.00'de uçaktan indim, ki programım gıyabımda yapılmış bile.. İstikamet Atlı Köşk.. Picasso.. Zaten İstanbul yol boyunca maviye boyanmış! Her yerde sergi afişleri.. Picasso'yu dünyanın her yerinde görebilirsiniz. Ama Türkiye'de, İstanbul'da görmek bambaşka.. Bir coşku.. Bir masal.. İstanbul bir dünya şehri, bir dünya kültür merkezi olma yolunda..
İnanmayarak bahçeyi geçtim. Müzeye girdim. Ülkem adına gurur duydum. Her adımda Dr. Nazan Ölçer'i minnetle andım. Sergiyi öğretmenleriyle gezen çoluk çocuğa imrendim. Düşünün.. İlerde, "Biz ilkokuldayken Picasso'yu İstanbul'da gezmiştik" diyecekler.. Üç kata yayılan sergi düzeni müthiş.. Aklınıza gelebilecek hemen her sorunun yanıtı duvarlarda, audio'da, video gösterilerinde.. Ama bir hayal kırıklığı çıkışta.. Müze mağazasından anı olarak serginin afişini ya da sergiyle ilgili bir kitap almak mı istiyorsunuz? Yok.. Kalmamış.. Bu kadar iddialı, dünya çapında bir sergide afiş veya kitap biter mi? Hatıra olarak üzerinde Picasso yazılı bir kurşun kalem alabildim ancak.
Bir uyarım da giriş için.. Ben duymamıştım. Kapıda palto veya pardesünüzü, hatta bazan boyu uzunsa, ceketinizi bırakmak zorundasınız. Giyiminizi ona göre ayarlayın.. Bir de çantanız.. Ne boyda olursa olsun, bırakıyorsunuz.. Benim çantamda sadece cüzdanım ve telefonum vardı.. Verdikleri poşete koyarak yanıma aldım, boş çantamı onlara bıraktım.. Keşke o poşet bakkal poşeti olmasaydı da, anı poşeti olarak dizayn edilseydi.. Eleştirme yerine alkışlanır, elden ele dolaşırdı.
Bir sonraki durak Kuruçeşme.. Creamart Galeri.. Filiz ve Fikret Otyam Sergisi.. Hıncal Ağabeyim'e, Fikret Otyam sergilerinin bana gezerken coşku, sonra eve gelip kendi başıma kaldığımda hüzün verdiğinden söz ederken, "nedense, aklımda o yörük kızlarının simsiyah gözlerindeki yalnızlık ve çaresizlik kalır" dedim.. "Hayır" diye yanıtladı. "Bu defakinde hüzün yok.. Kızların gözlerinin içi gülüyormuş!" Gerçekten de, bu defa, Konyaaltı plajında Kenyalı kızlar var.. Afrika anıları.. Keyifli mi keyifli.. Tabii, yanı sıra Filiz Otyam'ın o enfes fotoğrafları ve dokumaları.. Mutlulukları eserlerine yansımış.. Sıcacık bir ortam, harika bir dostluk, inanılmaz sohbet! Anladığım kadarıyla Otyamlar hep orada.. Mutlaka gidin ve sohbetlerine katılın.. Eserlerini size kendileri anlatsınlar. Her tablonun hikâyesini paylaşın..
Ve Lütfi Kırdar! Art İstanbul.. Bu bir rüya olmalı.. Bir cümbüş, bir şölen.. Bu kadar mı güzel hazırlanır? Geçmiş yılları katlamışlar, adeta.. Nasıl güzel bir atmosfer.. Gezmeye doyamıyorsunuz.. İki kata yayılmış.. Ayakta duracak haliniz kalmıyor, ayrılmak istemiyorsunuz.. Dünyanın en mutlu yorgunluğu.. Kelimelerle anlatılamaz.. Nazım'ın, "Sen mutluğun resmini çizebilir misin Abidin?" mısrası kafamda o galeriden o galeriye geçerken merdivenin altında Abidin Dino'nun resimlerini görmez miyim? Tam yanıbaşlarında, bir başka galeriye ait şövalede ise, "Mutluluğun Resmi"ni.. Oyuncak ayılı küçük kızı.. Siz uçağa binip gitmeye üşenirsiniz, onlar dünyanın dört bir yanından tablolarını, eserlerini yüklenip gelmişler.. Taa Los Angeles'den, New York'tan, Fransa'dan, İtalya'dan.. Safranbolu'dan.. Ankara'dan.. Onlarca galeri, yüzlerce sanatçı..
Finali Pera Müzesi'yle yaptık.. Jean Dubuffet, 20. yüzyılın bir başka büyük sanatçısı, baskının, özellikle taşbaskının en ehil ellerinden biri.. Sonra alt kata indik.. Camaltında Devri Alem.. Dört kıtadan toplanan camaltı resimlerinin büyülü sergisini gezdik. Anadolu'ya ait örneklerin güzelliğini bir kez daha vurguladık. Vakıf kolleksiyonlarının sergilendiği salonları dolaştık.. Ne güzel müze.. İstanbul için, Türkiye için ne büyük kazanç.. İyi ki sanat var, renkler var, böyle kırmızılar, böyle yeşiller var..
Ve Hıncal'ın notu.. Pera Müzesi'nde dakikalarca bir koca tablonun önünde çakıldık, kaldık, Serpil, damat, ben.. Resmin hemen her detayını ezbere bildiğimiz halde..
Kaplumbağa Terbiyecisi.. Bu tabloda bir büyü, bir sihir var.. Çekim alanına girdiniz mi, çıkmanız çok zor.. Spack'ın sizi ışınlaması gerek kopmanız için.. Hey koca Osman Hamdi hey!..

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA