"HINCAL Uluç, dünkü Sabah'taki sekiz sütun üstüne verilmiş 'Guernica'yı iki metreden seyretmek...' başlıklı yazısında, ne kadar da güzel anlatıyordu Picasso'nun Guernica'sını...
Vaktiyle bendeniz de Guernica'nın aslını görünce, büyülenip, çakılıp kalmıştım öylece...
Hıncal, o kadar da içten ve belirgin yazmış ki o anı..." diyordu Çetin Ağabey (Altan tabii.. Başka kim olabilir ki..) ertesi gün Milliyet'teki köşesinde.. Yazılarım üzerine aldığım beni en duygulandıran, en gurur veren satırların başında gelir..
Picasso Sergisi daha ilk gününde İstanbul'u kasıp kavururken, o yazımı yeniden sunmak geldi içimden..
İspanya'dan yeni dönmüştüm. Dünyanın en ünlü tablolarından Guernica önünde geçirdiğim dakikaların etkisi hâlâ üzerimde iken oturmuştum masama ve yazmıştım..
***
Bir tablonun beni bu kadar etkileyeceğini tahmin edemezdim.. Hele bu tablo o güne kadar yüzlerce fotoğrafını gördüğüm Guernica ise.. Neredeyse ezbere biliyorum yahu..
Ama aslını, koskoca bir duvarı kaplayan o dev Guernica'nın aslını görmek başka bir şey.. Büyülenip, çakılıp kalıyorsunuz..
Guernica'yı görmek hep içimde vardı..
"Görmeden gidersem, gözüm arkada kalır" dersiniz ya bazı şeyler için.. Bu onlardan biri işte..
Şimdi size biraz bu tablonun, duvar resminin, freskin öyküsünü anlatayım..
Picasso genelde sanatın siyasete bulaşmasından pek de yana olmayan bir adamdı.
1937 Paris Fuarı hazırlanırken Avrupa'nın önde gelen sanatçıları, aydınları, Picasso'nun evine kadar gelerek ondan bir fresk istediler.. Fuarın simgesi olacak bu fresk, İspanya'da yeni kurulan cumhuriyet hükümetine karşı acımasız bir iç savaş başlatan Franko ve onun faşist güçlerine karşı bir görsel protesto olacaktı..
Picasso haftalarca konuya girmeye, ilham bulmaya savaştı. Ne var ki, pek bir şeyler hissedemedi.. Eskizler bile hazırlayamadı..
İşte tam bu sırada, 27 Nisan'da faşist isyancılar, Kuzey İspanya'da bir minik Bask kasabasına tarihin en büyük zulümlerinden birini uyguladılar.. İtalyanlar'ın da desteğini alan Hitler'in Luftwaffe'si, Guernica adlı kasabayı dört saat bombaladı.. Canlı hedeflere yapılan bu saldırı Hitler açısından yeni savaş makinelerinin denemesinden öte bir anlam taşımıyordu.
Guernica 3 gün boyunca alev alev yandı.. Tümü sivil, çoğu kadın ve çocuk, 1600 kişi öldü ya da yaralandı.
Haber Paris'e 1 Mayıs'ta ulaştı. Bir milyon kişi katliamı protesto için sokaklara dökülürken, Picasso yerinden fırladı.. Duyduğu müthiş öfke, ilhama dönüşmüştü.. Çizmeye başladı..
Tablonun bütününde yer alacak parçaları ayrı ayrı çiziyor, yaratıyordu.. Parçalanmış insanlar, hayvanlar çiziliyordu. Ve de hepsinde ortak bir tek şey vardı..
Acı!.. Abidin Dino'ya mutluluğun resminin teklif edilmesinden yıllar önce koca Pablo acıyı resmediyordu.
Parçalar birleştirildiğinde resim bitmedi..
Picasso Guernica üzerinde yedi kez değişiklik yaptı..
Guernica üç ay sonra Paris Fuarı'nın İspanyol Pavyonu'nda sergilenmeye başlandığında acımasızca eleştirildi..
Tabloda sadece siyah ve beyaz boyaların kullanılmış olmasına da bakarak "Bu resim değil afiş olmuş" diyenler vardı.. "Bu dört yaşında bir çocuğun bile resimleyebileceği vücut parçalarından bir çorba" diyenler de..
Sonra tablo dünyayı dolaşmaya başladı.. Kuzey ve Latin Amerika dahil.. Giderek savaş karşıtı sanatın sembolü, baş yapıtı haline gelen Guernica'nın uğramadığı tek yer vardı.. İspanya.. Picasso tablosunu memleketi İspanya'ya armağan etmiş, orada kalmasını istemişti oysa.. Sonunda o da oldu. Franko rejimi devrilip özgürlükler ülkeye dönünce Guernica'nın önünde de engel kalmadı.
Picasso, 1973'te 92 yaşında öldü.. İki yıl sonra da Franko.. Ve 25 Ekim 1981'de yani Picasso'nun doğumunun yüzüncü yılında, tablo, ülkesine, İspanya'ya döndü.. Sonuna kadar orada kalmak üzere..