Şemsiyemin altına sığınmış, kapıya doğru koşarken, yanaklarımda bir nem hissettim.. Yağmur damlası düşmüş olmalıydı.. Ya da..
....................
Kalabalıktı binanın önü.. Adım atması güç.. Hani belediye otobüsü gibi derler ya, işte öyle.. O kalabalığın içinde elimi elinin içinde buldum, Sakıp Ağamın.. "Benimle gel Hıncal" diye fısıldadı kulağıma..
"Şimdi kapı açılınca millet içeri yığılır, bir şey göremezsin.. Sana müzeyi ben gezdireyim.."
Müze dediği, düne kadar onun evi.. Buradaki davetlere katılmışlığım var.. Sakıp Ağamın evken bana gezdirmişliği var.. "Daha yatağından doğruluyorsun, Boğaz ayaklarının altında" diye lezzetle anlatışı var.. O muhteşem Atlı Köşk'ü müze yapmış işte..
Ölümün çaresi ölümsüzlük.. Ölümsüzlük bu işte.. Ardında dünya durdukça duracak bir miras bırakmak.. Tarihe, kültüre, insana, insanlığa bir miras.. Ağam binayı kat kat dolaştırıyor, "Bak" diyor, gösteriyor, anlatıyordu.. Ama açık söyleyeyim.. Ben anlattıklarından ve gösterdiklerinden çok onunla ilgileniyor, ona bakıyordum.. Nasıl çocuklar gibi şen, nasıl çocuklar gibi neşeli, çocuklar gibi coşkuluydu.. Binayı ve sergiyi nasılsa daha çok görecektim. O an, o Sakıp Ağamı izlemek çok daha ilginçti..
...............................
Sakıp Ağa sağlık durumunun bozulduğunu biliyor, bu yüzden müzesi ile ilgili çalışmaları hızlandırıyordu.. Ülkenin en iyi müzecilerinden Nazan Ölçer'i işin başına geçirirken ona şöyle demişti:
"Öyle mükemmel bir müze yapalım ki, orada günün birinde 'Picasso' bile sergilenebilsin."
Nazan Ölçer ilerleyen hastalığı süresince, her konuşmalarında "Picasso gelecek değil mi" dediğini anlatır.. "Elbette gelecek" diye yanıt verirmiş Ölçer.. "Elbette gelecek.." Geldi sonunda Picasso, Sakıp Ağamın belki de sırf onu düşünerek yaptığı müzesine sonunda geldi..
.....................................
Şemsiyemin altındayken ıslanan yanağımı elimle şöyle bir silerken içerdeki kalabalığa baktım..
Sakıp Ağamı görür gibi oldum birden, o hengâmede..
Ordaydı..
Elinin sıcaklığını avuçlarımda hissettim, bir daha..
Bu defa ben fısıldadım kulağına..
"Teşekkürler Ağam.. Teşekkürler.. Bak Picasso İstanbul'da!.."