İclal Ülker, Kartal'da, kapkaççıların cirit attığı İstanbul'un olay rekoru kıran ilçesinde saldırıya uğradı. Olayı herkes biliyor artık, ayrıntıya gerek yok. Öldü..
Polis zanlıyı belirdi.. Gencay Yolcu.. İlginçti Yolcu'nun polis kayıtları.. Cinayet, gasp, hırsızlık ve kapkaçtan tam 270 sabıkası vardı.. Yazı ile iki yüz yetmiş.. Ayrıca, 50 olayla ilgili olarak arandığı görünüyordu.. 320..
Şimdi, dünyanın hangi uygar ülkesinde, böylesi bir suç makinesinin toplumun içinde böylesi rahat dolaşmasına izin verir yasalar acaba?..
Geçen hafta sonu yazdım. California'da bir dilim pizza çaldığı için müebbet hapis vermişlerdi, çocuğa.. Üç yasası gereği.. 3 suç işleyen toplumun kuralları ile uyumsuz kabul ediliyor, o toplum içinde yaşama hakkını kaybediyordu.. Ölçüsü bir dilim pizza çalmak da olsa, üçüncü suçun cezası "Yasa gereği" müebbet hapis oluyordu.
Üç suç işleyene müebbet oluyordu Amerika'da..
Türkiye'de 300 suç işlemek ayrı bir kovuşturma, ayrı bir ceza sebebi olmuyordu..
Türkiye bunun için suçlular cennetiydi işte..
***
Artık Türkiye'ye iyice yerleşen caz şarkıcısı Keisa Brown, bir çocuk çetesi tarafından soyuldu. İstanbul'a gelmiş, havaalanında taksiye binmişti. Evinin önünde inerken yanına üç çocuk geldi. Bavullarını taşıma için yardım teklif ettiler. Sonu belli.. Çocuklar şarkıcının çantasını alıp kaçtılar..
Olayı bildiniz değil mi?.. Daha geçen haftanın ortasında, Moskova'dan dönen Prof. Erol Uçer ve eşi, havaalanından eve vardıklarında kendilerine yardım teklif eden üç çocuk tarafından kapıda karşılanmışlardı. Çocuklar içinde para ve mücevherler olan çantayı kapıp içinde bir kadın ve bir erkeğin beklediği lüks bir araba ile kaçmışlardı.
Profesör ve eşini soyan çocuklar karakolda teşhis edilince, polisler acı gerçeği açıkladılar..
"Bunları biz 70 kez yakaladık. Savcılar serbest bıraktı.."
Dahası da var.. Savaş ailesi Türkiye'ye döndüler. Havaalanından Nişantaşı'ndaki evlerine geldiklerinde taksiden inerken iki çocuk tarafından karşılandılar. Çocuklar bavulları taşımayı teklif ettiler ve sonunda Bayan Savaş'ın içinde para ve mücevher bulunan çantasını alıp kaçtılar.
Karakolda polis onlara üç resim gösterdi, "Bunlar mı" diye.. Savaşlar çocuğu hemen tanıdılar.
Polis "Bunların ellinin üzerinde sabıka kaydı var. Çoğunlukla mahkemeye dahi çıkarılmadan serbest bırakılıyorlar. Bazıları Sosyal Hizmetler'e teslim ediliyor ama hikâye.. Anında kaçıp, onları kapkaç için kullanan ailelerinin yanına dönüyorlar. Elimiz kolumuz bağlı.. Yasa gereği gözaltında tutamıyor, araştırma yapamıyoruz. Artık resimlerini çekmemiz dahi yasaklandı."
***
Dikkat ettiniz tabii.. Üç kapkaç olayı da, birbirinin aynisi. Kurban havaalanında belirleniyor, evine kadar izleniyor, kapının önünde soyuluyor.
Ortada, bu tür soygun için kurulu bir çetenin olduğu açık. Türkiye'de organize suçlar yasası, çete suçlarına çok ağır cezalar getiriyor. Eee.. O zaman..
O zaman hikâye.. Hangi çeteyi kurarsanız kurun, çocukları kullandınız mı, riski sıfırlıyorsunuz. Ülkenin yasaları böyle..
Çocuk suçüstü yakalansa bile, savcılar tarafından anında serbest bırakılıyor, hatta çocuğun yakınları, hırpalandığını, azarlandığını iddia ederlerse, polisler hakkında soruşturma açılıyor. Bu yüzden polisin ödü patlıyor, çocuk suçludan.
..Ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek susuyor.. Hâlâ susuyor..
AB'ye uyum diye hükümet tarafından, Cemil Çiçek'in sorumluluğunda hazırlanmış, yeni ceza, yeni muhakeme usulleri ve yeni infaz yasasının sonucunda ortaya çıkan bu rezil tabloya karşı kamu vicdanında uyanan müthiş tepkiye rağmen susuyor.
Geçen hafta Sultanahmet Adliyesi'nde idim.. Girişteki dev yazı duruyordu..
"Adalet mülkün temelidir.." Mülk, yani devlet..
Halkın adalete inancı kalmazsa, devletin temeli sarsılmaya başlar, Sayın Çiçek..
Devlet sallanır..
Depremin farkında mısınız?..