HAYIR, gecikmedim. Bu ulusal teşekkürün dışında bir şey.. Benden.. Kişisel.. Tümer'in attığı gol sistemimi kurtardı, ondan.. Maç rüzgarı dağılsın dedim.... Hangi sistemimi mi?..
Efendim, evin alt katını bir "Ev sineması/ Home theatre" olarak değerlendirmek üzere aylardır bizim Sony Coşkun ile çalışıyoruz.. Mevcut sistemleri bir türlü yeterli bulmayan Co, bekletti, bekletti.. Sonunda "Hazırız Hıncal Ağabey" dediler..
Günlerce uğraşıldı, perdesi, DVD'si, Digitürkü, surround ses düzeni ile sistem büyük bir özen ve milyarla masrafla kuruldu.
Tabii, amaç filmden önce maç izlemek.. 2 metrelik dev perdede maçı izlemenin keyfi bir başka olacak..
Sistemin açılışı için Arnavutluk maçını seçtik. Herkes aşağı indi. Sisteme, dev ekrana herkes bayıldı.. Özcan yığınla uzaktan kontrolü kullanmayı anında öğrendi. Sonunda maç başladı..
Sıkıntılı.. Gol yok.. Vakit geçiyor.. Sıkıntı artıyor.. Ben bizim maç gurubunun nasıl batıl itikadlı, nasıl uğur meraklısı olduğunu bildiğimden ben iki misli efkarlanıyorum..
Ertekin uyumaya, Orhan "İçimden kötü hisler var" demeye başladı. Kazım ayağa fırladı.. Homur homur.. Dakka 50.. Hâlâ gol yok.. Özcan herkese tercüman oldu bağırarak..
"10 dakika daha gol olmazsa, ben yukarı çıkıyorum.."
Bu benim bunca uğraş, bunca masrafla kurduğum sistemin idam kararı.. Bir daha kimseyi aşağı indiremezsin.. Adı açılışta "Uğursuz"a çıkan sistemde artık kimseye maç izletemezsin..
Tümer, Özcan'ın süresinin bitmesine 3 dakika kala golü çaktı.. Coşkun'u, sistemini, beni kurtardı..
Oh be.. Dünya varmış!..