SPORDAN Sorumlu Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı M. Ali Şahin'e yazdığımız açık mektuba yanıt geldi. Oldukça uzun. Bu yüzden yazdıklarımıza yanıt değil, AKP iktidarının yaptıkları ve yapacaklarını anlatan bölümlerde kısaltmalar yapmak zorunda kaldım. Sayın Bakan'ın nazik mektubunu bu hafta yorumsuz yayınlıyorum.
Benim görüşlerim, haftaya perşembeye..
***
Sayın Uluç, Göreve geldiğimiz günden bugüne, AK Parti iktidarı olarak temel amacımız hep aynı kaldı; Türkiye'yi kurumsal, hukuksal ve ekonomik altyapısıyla daha iyiye doğru dönüştürecek, vatandaşımızın beklentisini karşılayacak bir "değişim hükümeti" olmak.
Hiç kuşkusuz spor da bu değişim alanlarından birini oluşturmaktadır.
Stratejik spor yönetiminde ele aldığımız en önemli konu, sporun, özerk federasyonlar aracılığı ile yönetilmesidir.
Sizin de çok iyi bildiğiniz gibi, sporda özerklik, tıpkı demokratik gelişim yahut kamunun ekonomide ve ülke yönetimindeki ağırlığının azaltılmasına paralel bir etki yapmakta ve Türkiye'nin çağdaş dünya ile bütünleşmesine katkıda bulunmaktadır.
Bir bütün olarak spor, ancak ve ancak, kendisini oluşturan parçaların kendi kendilerini daha iyi yönetmeyi öğrendikleri zaman başarıya ulaşmış sayılabilir.
Bunun dışındaki gelişmeler, kanımca, anlık başarılar ve geçici çözümlerdir.
Ancak özerklik, kendi kendini yönetmeyi, öğrenebilmek, katılım ve hesap verebilirlik gibi kavramlar öncelikle bir süreç işidir.
Bugün ülkemizde 51 spor federasyonu bulunmaktadır ve bunların henüz yalnızca 9'u özerk statüde çalışmalarını sürdürmektedir.
Futbol federasyonu hariç tutulursa, özerk federasyonların tamamı, Hükümetimiz döneminde, son 16 ayda bu statüyü elde etmişlerdir.
Dolayısıyla özerk spor yönetimi ülkemizde son derece yenidir ve federasyonların kurumsal yapılarını buna göre oluşturarak, deneyim kazanmaları belirli bir zaman alacaktır.
Tıpkı insanlar gibi kurumlar da hata yapabilir ve başarısız olabilirler. Hatalardan ders çıkarmak ve yeni çözümler üretmek bu sürecin devamı ile sağlanabilir.
Spor otoritesi sıfatı ile "siyaseten" yukarıdan yapılacak müdahaleler kalıcı başarılar üretmeyeceği gibi, demokratik gelişimi kesintiye uğratacak, öğrenme ve katılım dediğimiz şeyi ortadan kaldıracaktır.
Anayasamızın 54. maddesinde yer alan "Devlet... sporun kitlelere yayılmasını teşvik eder" ifadesi ancak kitlelerin spora sahip çıkması, ilgili vatandaşlarımız ve sporcularımızın federasyon yönetimlerine katılımı ile mümkündür.
Sizin deyiminizle yumruğu masaya vurarak müdahale etmek ne yazık ki modası hayli geçmiş bir yönetim tarzını ifade etmektedir.
Sayın Uluç, başta doping iddiaları olmak üzere bugüne dek kamuoyuna yansıyan, tüm olumsuz gelişmelerle ilgili olarak, önce Başbakanlık Teftiş Kurulu, ardından da GSGM Teftiş Kurulu harekete geçirilmiştir ve raporların sonuçlarına göre gereken her türlü idari ve hukuki önlem alınmış ve alınacaktır.
Sayın Uluç, şunu hiç akıldan çıkarmamak gerekir ki, bugün kimi uluslararası başarısızlıklar nedeniyle beğenmediğimiz sporcu ve takımlarımız daha dün pek çok başarıya imza atmışlardı.
Sayın Uluç, "yumruğu masaya vurmak" nasıl her zaman başarı getirmiyorsa "yeterlilik" de, "asilliğe" bağlı değildir.
Çağdaş dünya ve uygarlığımız da kanımca, her şeyi bilen ve her şeyi düzelten "otoriteler" yahut "kahraman asiller" tarafından değil, hata yapan ve hatalardan ders çıkaran "sıradan" insanların azim ve kararlılıkları ile, katılımcı bir anlayışla kurulmuştur.
Bu duygu ve düşüncelerle bir kez daha sevgi ve saygılarımı sunar, değerli görüşlerinizi kimi zaman paylaşmasam da her zaman dikkatle izlediğimi vurgulamak isterim.
Mehmet Ali Şahin
Spordan Sorumlu Devlet Bakanı
Başbakan Yardımcısı