"Mutluluk denen şey akıp gitmez.. Başlayıp biten yaşanmışlıklardır onlar, uzunlu kısalı.. İrili ufaklı.. Tespih taneleri gibidirler.. Tespihiniz ne kadar büyükse, o kadar mutlu olmuşsunuz demektir" diye kaç kez yazdım bilmiyorum..
Bildiğim..
Bir anılar dizisidir o tespih.. Geriye baktığınızda mutlu anılarınız ne kadarsa, o boyda..
Mutlu anı nedir peki?..
Yok canım.. İlle de Rio de Janerio'nun Şeker Tepesine tırmanıp, güneşin batışını yanak yanağa seyretmek değil..
O kadar zor, o kadar karmaşık değildir mutluluk dediğimiz şey..
Öyle sandığımız için, bazen ne kadar mutluluk içinde yaşadığımızın farkına bile varmayız ya..
Geçen gün Migros'ta yıllarca yaşadığım ve aynen öyle, yaşarken hiç farkına varmadığım bir mutluluğu keşfettim.. Tespihime, ruhum duymadan eklenmiş onlarca tane varmış meğer..
Çukulata reyonunun önünden geçiyorum.. Raflarda çeşit çeşit çukulata ürünleri var..
Birden durakladım.. Baktım.. Kala kaldım.. Sonra yüzüme bir gülümsenin yayıldığını hissettim.. Çukulata kokan bir nefes yaladı geçti sanki.. Çukulata kokan dudaklar, yanaklarıma usulca dokundu hatta..
Elimin tersi ile yüzümü şöyle bir okşadım.. Yürüdüm gittim, içimdeki tatlı duygularla..
***
Şokellayı çok severdi.. Gecenin bir yarısı uykudan uyanır, sessizce mutfağa gider, ekmeğin üzerine şokella sürer yerdi.. Bazen uykumun arasında o şokella kokusuyla beni yanağımdan hafifçe öptüğünü hissederdim.
Evde şokella eksik olmazdı.. Altı yıl sonra beni terkedip gidene kadar.. Bir daha almadım zaten..
Çukulata reyonundaki rafta yan yana duran şokellalara bakarken hatırladım, o mutlu anları.. Her gece uyanıp şokella yiyen sevgilinin sonra gelip sizi uyandırmadan öpmesinin hem de nasıl bir mutluluk anı olduğunu hatırlattı Migrosun rafı..
Bir Migros rafında dizili, duran şokellaların nasıl mutlu bir romantizm simgesi olabileceği aklımdan geçmezdi..
Sizin de geçmezdi, doğru söyleyin.. O zaman iyi bakın.. Anlarınıza ve anılarınıza iyi bakın..
Farkında olmadığınız kim bilir kaç tane var, mutluluk tespihinizde..