Polis Adana Adliyesi'nde cinayet işleyen delikanlının silahı içeri nasıl soktuğunu tartışıyor..
Nasıl sokmasın!..
Kapı kevgir.. Paris'ten geliyorum.. Orly Havaalanı'nda sıraya girmiş güvenlik kapısından geçmek için bekliyoruz. Orada kontrol nöbetini devralacak güvenlik elemanı geldi. Kapıdan geçti. Zil sesi duyuldu. Arkadaşı bir de elindeki aletle kontrol etti. Sonra nöbeti ona devretti gitti. Aynen böyle.. Bire bir, şahit oldum.
Bizde Adliye kapıları hangar. Yargıç aranmaz.. Savcı aranmaz.. Avukat aranmaz.. O zaman büro görevlileri, tanıdıklar da aranmaz. İş böyle laçka olunca, memur da laçka olur, gerisini de gayri ciddi arar..
Bizde birtakım makam sahipleri aranmayı zül addediyor. Oysa önce onlar "Bizi arayın" diye örnek olmalı.. Çünkü güvenlik çemberi asıl onlar için var. Asıl korunan onlar..
Sabah yargıcın evini basarım. Eşini, çocuklarını rehin alırım. Sonra da çantasına bomba yüklerim, "Bunu içeri taşı" diye..
Olmaz mı?. Olur.. Filmi bile çevrildi.
Önlemenin, kapıları tam güvenlik içine almanın tek yolu var..
"Güvenlik çemberinden geçmenin istisnası yoktur!.." kuralını Bakanlar Kurulu kararı ile koymak.
Böylece hem orada görevli en küçük rütbeli memurun başı derde girmez. Hem de kapılar "gerçekten" güvenlik altına alınır.