Helsinki'nin gerçek kahramanları, bana sorarsanız Helsinki halkıydı.. Ortalama 200 Euro, yani nerden baksanız 300 milyon liralık (Yeni liraya alışmam uzun sürecek.. 300 lira kafamda henüz canlanmaya başlamadı. Kafa kağıdı eski olunca böyle oluyor zahir..) biletlerle, sabah seçmeler dahil, kentin tarihi Olimpik Stadını doldurdular..
3 bin steeple'ı seyrederken, nasıl geçti aklımdan, "Bu engeli Cahit Önel de geçmişti defalarca, 1952'de Olimpiyat onuncusu olurken.." diye..
1983'de Dünya Atletizm Şampiyonası tarihte ilk defa koşulurken, ben de o tribünlerdeydim, hemen her yarışta hatırladım, 22 sene evveli.. Ben ilk yarışmaları izlerken, bu altın madalyaları toplayanlar, emekliyordu, hatta doğmamışlardı bile.. Bana Helsinki'deki evinin anahtarlarını verip tatile çıkan Kasım da hayatta idi.
İşte o tarihi stad, hem de bu paraya doldu, üstelik mevsim normallerini çok aşan bir kış iklimi ile.. Hemen her gece fırtına.. Şakır şakır yağmur ve donduran bir soğuk.. Biz Ünal'la ekran başında üşüdük nerdeyse.. Öylesine kötü bir hava..
Ama Fin milletinin, spor, hele atletizm sevgisi hiçbir şeye benzemiyor..
Bu yüzden benim kahramanım onlar..
Helsinki tribünleri hep doluydu, atletizm nerdeyse tepe taklak düşerken.. Sadece Olimpiyatların değil, tüm sporların anası Atletizm popülaritesini hızla kaybediyor..
Neden?..
Yıldızlar bitiyor..
İki türlü bitiyor..
Birincisi manevi.. Seyirci artık gözleri önünde sonuçlanan yarışa inanmıyor.. Ertesi gün gazetelerde, şampiyonun madalyasının geri alındığını okuyabilir..
Doping, atletizmi mahvetti..
Dünyanın en sevilen kadın sporcusu idi Marion Jones.. Sadece Amerika değil, Dünya aşıktı. Hiçbir doping testinde de takılmadı, yüzlercesinden geçerken. Ama sadece adı karıştığı için yıllardır lanetli.. Gizli boykotlu.. Grand Prix ve Golden League yöneticileri onu pistlerinde istemiyorlar..
Dünya rekortmeni hayat arkadaşı Tim Montgomery de öyle..
Bu yıl 100 ve 200'de duble yapan Justin Gatlin'in geçmişinde 2 yıl doping cezası var. Bu yıl temiz mi idi, yoksa saklamayı başaran bir yöntem mi keşfetmişti doktorları bilinmez..
Gelmiş geçmiş en temiz atlet bilinen, doping savaşında elde meşale en önde koşan Carl Lewis'in de 1988 Olimpiyatları'nda kirli olduğu anlaşıldı. Ben Johnson onu geçtiği halde madalya alamamıştı, çünkü saklayamamıştı. Carl "King" Lewis'in başarısı ile saklamak olmuştu..
Hadi şimdi bu spora itibar edin, hadi yarışmaları güvenle ve heyecanla seyredin bakalım?.
İkincisi yıldızlar bitiyor..
Atletizm rakamlarla ölçülen bir spor.. Metrik ve dakik.. Bu rakamlar, insan limitlerine dayandı nerdeyse.. İnsanı ayağa fırlatan büyük dereceler, ortaya konan 100 bin dolarlık ilave ödüllere rağmen yok.. 8.95'in üzerinde atlamadan, bin kez şampiyon olsan, Powell'in altında ezilirsin.. 6 metrenin üzerinde nerdeyse 60 kez atlamış Sergey Bubka'nın gölgesi, 5.80'le madalya alanı süpürür.
Finale kalma yüksekliği 2.29 olan yüksek atlamanın finalinde 2.29'u bir tek kişi geçer ve dünya şampiyonu olursa, tribünde oturan 2.45'lik Sotomayor'a bakıp gülmez misiniz?. Daha niceleri..
Üçüncüsü.. Popülarite bitiyor..
Avrupa ve Amerika medyası, Afrika ile ilgili değil.. 1980'de, 800 ve 1500'de iki İngiliz Sep Coe ile Steve Owett'in savaşına tüm batı medyası, gazeteler, dergiler, radyo ve gazeteler hem de nasıl yer veriyorlardı. Moskova Oyunları nerdeyse bu ikisinin üzerine kurulmuştu..
Bugün Etiyopya ve Kenyalıların başını çektiği Afrika'nın orta ve uzun mesafe yıldızları medyatik değil.. Yazılmıyor, konuşulmuyorlar.. Ne yaparlarsa yapsınlar, yıldız olamıyorlar..
Raşid Remzi, 800-1500 dublesi yaptı. Bu ismi biliyor musunuz?. Nasıl muazzam bir işi yaptı farkında mısınız?.. Yoo.. Yazan, eden yok,adam tarih yazmış.. Niye?.. Afrikalı.. Bir İngiliz, bir Amerikalı, bir Alman yapsaydı bunu, sporda değil, dünyada yılın adamı olurdu.
Bir araya getirin hepsini..
O zaman da, Atletizm olmuyor işte..
Birşeyler yapmak lazım..
Ama ne?..