MİNE Kırıkkanat'ı linç etme çalışmalarına "Yeter" diyen iki yazarımız çıktı nihayet.. Sevgili dostum Haluk Şahin ve Hikmet Çetinkaya..
Mine aniden "plaj" adı verilen İstanbul kıyılarında sergilenen çirkin manzarayı, bana sorarsanız gerektiği kadar sert bir dille eleştirince, popülistlerin eline bir fırsat geçti. Mine'ye anında saldırdılar.. Aldırmadım.. Ta ki, Ertuğrul Özkök, köşesinden müdahale edene dek.
Ertuğrul, Mine'nin yazdıklarının temelde doğru olduğunun altını çizdi, ama yazıyı "Hakaret" olarak vasıflandırdı.
Hakarette Avrupa Birliği'nin belirlediği bir unsur var.. "Kasıt!.."
Yazının kastı ne?.
Ertuğrul kastın, görülen çirkin manzaranın altını çizmek olduğunu anlıyor, anlatıyor, buna rağmen basın savcılarına ve yargıçlarına adeta fetva veriyor.. "Hakaret!.."
Hayır!.. Mine'nin öyle bir kastı yok. O, utanç verici bir manzarayı, fena halde eleştiriyor. Amacı o insanları küçültmek değil, o manzarayı ortadan kaldırmak.
O zaman "Hakaret"in ana unsuru ortada yok. O zaman hakaret yok!..
Gazetelerde fotoğraflar.. Televizyonlarda bol görüntüler..
Çağdaş Türkiye'nin, AB'ye girmeye çalışan Türk insanının manzarası bu mu?. Bu görüntüler hepimizi rahatsız etmedi mi?.
Avrupa ülkeleri böylesi bir çoğunluğun ülkelerinde ellerini kollarını sallayıp dolaşmasını ister mi?.
Geçiniz?..
Eviniz yörede ise, siz balkonunuzdan bu manzaraya bakar mısınız?.. Hele ıslanınca saydamlaşan beyaz donların önünde çocuklarınızın oynamasını, kızlarınızın dolaşmasını ister misiniz?.
Uzaktan popülizm kolay.. Ama, bu görüntüye aslında hepimiz içimizden Mine'nin tepkisini göstermedik mi?. Onun günahı, düşündüklerini yazacak cesarette olması..
Mine'yi de, ona sahiplenen Haluk ve Hikmet'i de yürekten kutluyorum..