SAVAŞTAN kaçmak için, kendilerini ellerinden vuran beş Fransız askeri idama mahkolurlar. Ölüm şekilleri gariptir.. Fransız siperlerinden, Alman siperlerine doğru sürülürler. Kurşun ziyan etmek istemez gibi. Muharebe sona erdiğinde beşinin de cesetleri ara alanda bulunur. Gömülürler, biter..
Hayır bitmez..
İçlerinden birinin nişanlısı "Ölseydi hissederdim" diye yola çıkar. Sevgilisinin ölmediğine inanmaktadır. Savaş sonunda aramaya çıkar..
Kayıp Nişanlı'nın çıkış noktası bu.. Müthiş bir film olmuş.. Bir yanda tüm tüylerinizi diken diken eden savaş gerçeği.. Nasıl çarpıcı sahnelerle anlatılıyor.. Öte yanda, tam masalsı, ama tüm masalların tersine, prensesin, prensini araması öyküsü..
Masal, gerçek iç içe örülüyor..
Nasıl güzel bir anlatım.. Nasıl güzel çekimler.. Nasıl güzel bir oyunculuk..
Audrey Tautou çocuk felçli genç kızda nasıl inandırıcı..
Jodie Foster var filmde.. Sürpriz.. Adı afişlerde bile yok.. Hülya Avşar'a ibret olacak bir sevişme sahnesi ile üstelik.. Foster'i başrolünü oynadığı filmlerde bile böyle görmemiştim. Demek Fransızlar yönetince böyle oluyor..
Film biraz karışıkça, itiraf edelim. Fransızca olması ve hissettiğim altyazı eksikliği de işi biraz güçleştiriyor, onu da uyarayım..
Ama Kayıp Nişanlı enfes bir film.. Mutlak, ama mutlak görülmeli..
Kaçırırsanız yazık edersiniz..