1948 yılında Alfred Kinsey, bizde Kinsey Raporu olarak bilinen "Erkeklerin Cinsel Davranışları/ Sexual Behavior of Human Male" adlı kitabını yayınladığı zaman gazeteler "Amerika'ya atom bombası düştü" diye yazmışlardı. Kinsey Raporu Amerikan toplum yaşamını kökünden sarsan bilgilerle doluydu. Sadece insanlar değil, bilim çevreleri de birbirine düştü.. "İğrenç.. Müstehcen" diyenlerden alkışlayarak yere göğe koyamayanlara kadar her türlü tepkiyi aldı. Ardından ikinci kitap, "Kadınların Cinsel Davranışları" geldiğinde Soğuk Savaş başlamıştı. Kinsey Raporu'nun Amerikan toplumunun temeline dinamit koyan komünistlerin işi olduğu ilan edildi.
Ama tüm bunlar bir gerçeği değiştirmedi. Yıllar geçtikçe değeri daha da iyi anlaşılan Kinsey imzalı kitaplar, dünyadaki seksüel devrimin çıkış noktası oldular.
Prof. Kinsey aslında Harvard mezunu bir zoologdu. Indiana Üniversitesi onu biyoloji dersi vermek için çağırdı.
Öğrencileri Kinsey'e seks merakları ve sorunları ile ilgili sorular sormaya başlayınca, Kinsey, onlara yanıt verecek tek bir bilimsel verinin olmadığını fark etti. Dünyayı sarsacak araştırmasına o zaman karar verdi.
Kinsey cinsel konularda toplumun nasıl iki yüzlü olduğunu fark etmişti. Bu yüzden bir yüz yüze anket metodu geliştirdi. Kinsey tarafından dikkatle seçilen anketörler, bu müthiş sorgulama ile, yalan söyleyenleri ayıklayarak, insanları rahatlatıp, doğru yanıtlar vermelerini sağlayarak gerçeklere ulaşıyorlardı. Tam 18 bin Amerikalı ile yapıldı bu konuşmalar.. Ortaya çıkan sonuçlar, çarpıcı ve sarsıcıydı.
Kinsey Raporları, bugün seks biliminin temel kitapları olarak kabul ediliyor.. Ardından gelen Masters ve Johnson araştırmaları ve daha sonra yazılan Hite Raporu, dünyanın seks konusunda ne kadar bilgisiz olduğunun başka kanıtları oldular.
Kinsey filmi, işte bu adamın, seks devrimini başlatan profesörün hayatını anlatıyor ve harika anlatıyor.
Kinsey günümüz Türkiyesi'nde hâlâ şok edici bir film.. Daha ötesi bir belgesel.. Ders kitabı.. Bu yüzden mümkün olduğu kadar fazla insan tarafından izlenmesi gerekiyor.
Biz gecenin son seansında seyrettik.. Dikkatimi çeken, bu kadar çarpıcı filmin seyircilerinin genelde gençler ve özelde genç kızlar olmasıydı. Salondaki kadın sayısı erkeklerin nerdeyse iki katıydı.
Filmde bazılarını rahatsız edecek sahneler, çok sarsacak diyaloglar var. Giderken hazırlıklı olmanızda yarar var.
Liam Neeson, Kinsey rolünde olağanüstü inandırıcı bir performans sergiliyor. Karısında Laura Linney'e bayıldım. Bu kadar şirin olabilir bir kadın ve bu kadar iyi oynayabilir.
Filmin tüm oyuncuları iyi zaten..
Bir özel not.. Haftalar önce, İç Anadolu'da bir yerden, Erkekçe dergisine yazan bir kadın okurumun sorunundan söz etmiştim. 20 yıllık evli olduğu halde, ne olduğunu dahi bilmediği orgazmı sonunda bir hemcinsinde bulan ve ayıp ve günah işlediği inancı içinde intihar noktasına gelen kadındı okurumuz.. Verdiğimiz özel cevabı yazmamıştık. Kinsey'in anketine katılan sonuncu Amerikalı kadın rolünde Lyn Redgrave çıkıyor sahneye film sona ererken.. Ve de bu evrensel soruya yanıt veriyor..
..ve de bir özel tavsiye.. Filmin final yazıları ekrana gelirken sakın ola kalkıp salonu terk etmeyin. Biraz sabırlı olursanız, müthiş bir müzik eşliğinde Prof. Kinsey'in gerçek arşivinden alınmış görüntülerle çok hoş bir sürprizle karşılaşırsınız. Biz o sahneleri ne yazık ki, sadece beş kişi izleyebildik. Geri kalanlar koşmuş gitmişlerdi, ne kaybettiklerinin farkında olmadan..
..ve dahi son not.. Kitaplarında seksle ilgili hemen her konuya değinirken, aşk sözcüğünün neden tek bir defa dahi geçmediğini soruyorlar, Kinsey'e.. "Aşk ölçülemez. Ölçülemeyen şey de bilim olmaz" diye yanıt veriyor. Kinsey araştırmaları ve kitapları sekse çözüm getiriyor, aşka değil.. Onu kim çözebilmiş ki, zaten..