"OĞLUM" dedim Durul'a, "Böyle 50'nci yıl jübileleri falan yapıp, yaşımızı ortaya koyma!."
Durul, Durul Gence.. Babalarımız Mehmet ve Fuat, kardeş gibiydiler. Biz de öyleydik.. Ama kıskanç hergele canıma okurdu. Orkestranın şefi ve davulcusu.. Tam kızı dansa kaldırmışız, biraz bağrımıza basacağız.. Durul beni görür görmez, en hızlı parçalara atlardı hemen, üniversite yıllarımızda..
Müthiş bir 50'nci yıl yapmış Ankara'da.. Keşke gidebilseydim.
Sezen, Ajda, Nilüfer, Timur Selçuk, Fatih Erkoç ve Ayferi katılmışlar. Ne vefalı dostlar bunlar. Garo Mafyan, Atilla Özdemiroğlu da orda. Tabii Durul'un Denizcileri. Sekstet S.S'ler. Büyükelçimiz Murat Sungar ve Hürriyet'in Sedat Ergin'i de bir ara üçlü olmuşlar Durul'la.
Durul'un evinde, Murat, Burak, Durul gecelerini hatırladım, gözlerim yaşlı..
Menecerlerin sebeb olduğu bir tatsızlık yansımış gazetelere.. Durul "Öyle üzüldüm ki. Hiçbir şeyden haberim yok. Ben 50'nci yılıma katılan dostlarıma, sadece teşekkür borçluyum. Beni nasıl mutlu ettiler" diyor. Derken sesi titriyordu.
"Ankara'ya gel.. Durul gene Şeyh Şamil çalıyor, koca Çerkez.. Gel de dinle" dedi..
Geleceğim Durul.. Geleceğim!. Şimdi, başlığa gelelim. "Durul 50 yaşında.."
Bu 50, davulla geçen 50! Ben davulsuz bir Durul düşünemiyorum. Yani ondan öncesi yok.. Durul 50 yaşında!.