"Yediğin içtiğin senin olsun" derler ya hani.. "Sen gördüklerini anlat.."
Olmaz.. Anlatacaklarım, hani "Gördüm" diye anlatacaklarım, yiyip içtiklerim bu defa..
Mustafa Süzer, dostum, kardeşim, hemşehrim, yemeğe davet etti bizi.. Ünal, Ece, kalktık gittik, Ritz Carlton'a.. Burada yemek nerelerde yenir biliyorum.. Onların hiçbirine doğru gitmiyoruz.. Aşağılara doğru iniyoruz.. Mutfağa girdik..
Dedim ki içimden.. "Önce mutfağı gezdirecek.. Reklam faslı.. Sonra yemek.."
Hayır.. Yemek mutfakta.. Şöyle on metre boyunca bir tezgâh.. Yan yana ocaklar dizili üzerinde.. Tezgâhın öte yanında dört tane Şef var.. Tam kıyafet, bembeyaz..
Ustalar..
Japonya'da düzenlenen Türk Yemekleri Günleri'nde ülkemizi temsil eden Sivaslı (Yani buradan sadece tellak çıkmıyor) İsmet Mermer ve Sinoplu Selami Güleryüz.. Cintemani Restoran'ın şefi Antalyalı Ahmet Güleryüz.. Bulgaristan göçmeni Arif Özgür.. Ocak ayında, dünya yüzüne yayılmış 58 Ritz oteli arasındaki "En lezzetli tatlı" yarışmasında birinci olmuş, Arif Usta..
Tezgâhın bu yanı bir Amerikan bar.. Servisler bu barın üzerine açılmış.. Bizler yüksek bar sandalyeleri üzerine oturuyoruz.. Mustafa'nın oğlu Serhan ve Ritz'in yeni Genel Müdürü Allain Federer ev sahipliği yapıyor.. Federer nasıl içten, nasıl sevimli bir ev sahibi.. Bizi kapılarda karşılayıp utandırarak. Dağdan gelenlerden değil.. Bizden..
Sürpriz..
Tüm yemekler önümüzde hazırlanacak, önümüzde pişecek ve önümüze konacak..
Ve asıl sürpriz..
Bakar mısınız, Hıncal Uluç davetinin özel mönüsüne..
Patatesli pırasa çorbası, Oscietra havyarı ve frenk soğanı ile..
Ağır ateşte pişmiş baharatlı somon, taze anason, zeytin yağı ve domates esansı ile.
Lahanaya sarılmış truffle mantarlı ördek, siyah mercimek, kestane ve füme ördek göğsü ile.
Tavada levrek fileto, limon ve sarımsaklı patates püresi, ceviz, nar ekşisi, kuru domates, kişniş, salsa sosu ve taze kuşkonmaz ile.
Siyah harflere dikkat.. Hepsi deniz, ya da ördek..
Yani ben sevmem, zorda kalmadıkça yemem..
Sanki inadına bir mönü.. Değil.. Ben bunların hepsini yedim.. Hepsi de müthiş lezzetti..
Çorbaya havyarı koydurmadım sadece.. Çorba dediysem, kadehin içinde, soğuk, çatalla yenecek kadar da yoğun. Ama enfes..
Ötekiler gibi..
Domates esansı lafına dikkat eden oldu mu?.. 15 kilo domatesten bir kadeh kadar su kalıyormuş, işlemlerden sonra.. Esans bu..
Dahası..
Her yemeğe ayrı bir şarap eşlik etti.. Ben ne anlarım ya.. Arif olanlar için yazıyorum..
Moet L. Chandon, Brut Imperial, Fransa Les Denteliers, Muscadet Sur Lie, 1999, Fransa.
Chateau Reynella, Cabarnet Sauvignon, Mc Laren Vale 1996, Avustralya.
Pascal Jolivet, Paullu Fume, 2001, Fransa.
Finalde muhteşem bir tatlı geldi.. Muhteşem..
Karamelize hurma puding, tereyağlı çikolata sosu ve vanilyalı dondurma ile.. Yanında da Sherry Rare Cream, Lustau, İspanya ile..
Şimdi bu tatlıyı Arif Özgür yapmış.. Kendi icadı..
Mönüden daha önceden haberim olsa, değiştirtmek için elimden geleni yapardım, ya da ayıp değil ya, gitmezdim.
Mustafa bana hoş bir sürpriz yaptı..
"Adına değil, yapana bak" diye..
Harika bir öğlendi!.