Kapıda rastladığım genç arkadaşım "Yarıda bıraktım" dediğinde, fikir değiştirmek için çok geçti.. Ritz sinemalarında görmediğim başka film yoktu. Bir ayağım geri basarak sinemaya girdim ve uzun yıllar unutamayacağım enfes bir film seyrettim..
Yalnızların, yapayalnızların ve sevginin filmi idi, Yeni Yıl!.. Ya da Noel!..
Bir Noel gecesini yalnız, yapayalnız geçirenlerin öyküsünü anlatıyor film..
Yalnız ile yapayalnız arasındaki farkın altını çizeyim önce..
Sevdiğiniz biri vardır, bu özel, çok özel geceyi onunla geçirmek için ölürsünüz. Ama zorunluluklar ayrı düşürmüştür sizi. Yalnızsınızdır, ama değilsinizdir de. Bir telefon, bir mesaj, onlar olmasa bile, telepati, duyular birleştirir sizi.. Birlikte olduğunuzu hissedersiniz. O yalnızlık tahammül edilir cinstendir.
Yapayalnızlıkta ise kimseniz yoktur.. Hiç kimseniz..
Hıristiyan inanışında Noel Gecesi dilekleri kabul eder Tanrı..
Yapayalnızdır orta yaşlı kadın kendisini, kimseyi tanımayan ve hiçbir şey hatırlamayan annesine adamıştır, son yıllarda.. Noel'i hastanede annesi ile, aslında kendi yarattığı yapayalnızlık içinde geçirecektir. "Gecenin mümkün olduğu kadar az üzüntü ile bir anda bitmesini" diler..
Yapayalnız yaşlı adam "Yalnız ölmek istemiyorum" diye anlatır, Noel dileğini..
Yapayalnız delikanlı kendi kolunu kırarak hastaneye gider.. Çocukluğunda bir Noel günü annesi onu burnunu kırıncaya kadar dövünce Noel'i hastanede geçirmek zorunda kalmış, bu onun hatırlayacağı tek Noel'i olmuştur. Hastalar için düzenlenen Noel partisini hiç unutamamış, o gece yalnız kalmamak ve hastane Noel partisine katılmak için kendini sakatlamıştır işte..
Kendisini hastaneye bırakıp giden, bir daha da hiç aramayan annesinden nefret ettiğini düşünmektedir. Kadını o da bir daha hiç aramamıştır. Doktor "Düşün" der, "Annen sana fena halde zarar verdiğini, buna engel olamadığını biliyordu. Seni daha fazla zarar vermemek için terk etmiş olamaz mı?.. Yani aslında sevdiği için.. Masanın üzerinde telefon bulunan odada delikanlıyı yalnız bırakırken "Hadi ara onu" der.. "Hadi ara.. Seni sevdiği için terk eden insanı ara.." Birbirlerini çılgınca seven iki genç erkeğin müthiş kıskançlığı yüzünden, Noel günü kavga edip ayrılırlar.. Onlar da geceyi yalnız geçireceklerdir.
Akla hayale gelmeyecek bir mucize, delikanlıya ne kadar hatalı olduğunu anlatınca, sevgilisine koşar..
Bugüne kadar duyduğum en güzel aşk sözleridir söyledikleri, sabaha karşı..
"Ben seni, 'Biz'den fazla seviyorum.."
Böyle bir sevgi tarifi olabilir mi?.. Sen ve ben, biziz.. Ama ben seni, bizden fazla seviyorum..
Ne demektir bu.. "Daha mutlu olacaksan git.. Beni unut" demektir, sevmenin sevdiğini mutlu etmek olduğu, aşk dilinde..
Bir genç kız, sıkıntı içinde yarıda terk ederken filmi, ben niye tek karesini, tek sözünü kaçırmadan izledim, diye düşündüm, gece başımı yastığa koyunca..
Çözmem çok kolay oldu.. O kız, belki de hiç yalnız, yapayalnız yılbaşı geçirmemişti kısacık yaşamında.. Filmin anlattıklarını ancak yaşayanlar hissederdi..
***
Filmde Robin Williams da var. Adı afişlerde de, jeneriklerde de olmayan.. "Bu geceyi mümkün olduğu kadar az acı ile geçirmek istiyorum" diyen Susan Sarandon'u hayata döndüren o.. Yalnız ölmek istemeyen adam o..
İkisi de harika oynuyorlar.. Genç âşıklarda Penelope Cruz ve Paul Walker'a bayıldım. Alan Arkin de olağanüstü, kıskanç âşığın hayatının en büyük dersini almasını sağlayan ihtiyarda harika..
Ben bu filmi görün derim.. Mutlak görün..
Enfes!..