"Bu yazıyı yazıp yazmama konusunda çok düşündüm.. Hele emniyet güçleriyle ilgili yazılarına aldığın olumsuz tepkilerden sonra, bir yeni olumsuzluğa da ben sebeb olmak istemedim. Ama yaşadığım olay gün geçtikçe içime büyüyor. Bir vatandaş olarak, bir kadın olarak, bir Ankaralı olarak bu muameleyi hiç hak etmediğimi düşünüyorum. Aslında olayın çeşitli boyutları var. Ne yapmam gerektiği konusunda Mehmet Ali Ağabey'e (Kışlalı) sordum.. "Protokol polisi" fikrini vererek yazıyı çerçeveledi" diyor Serpil Gogen. Kızkardeşim ve köşemin Ankara Yardımcısı." Okudum.. Bu benim de en takıldığım olaylardan biri.. "Savulun Sunay geliyor" diye başladı bu rezillik.. Şimdi önüne gelene "Savulun" olayı.. Büyüklerden birinin geleceğini öğrendiğim hiçbir olaya, spor, gala, kokteyl, tören, katılmamaya gayret ediyorum. Halkın polisinin halkı unutup "Protokol"a yol açmak için halka "Eşşek" muamelesi yapmasını izlemek beni perişan ediyor.
Söz Serpil'in bugün.. Konuşmak isterse, köşem Sevgili Dostum Ankara Emniyet Müdürü Ercüment Yılmaz'a da açık.. Hoşuna giden yazı oldu mu, kaleme, telefona sarılıp teşekkür eden, hoşuna gitmedi mi, avukatına, noterden "Hınç alıyor" gibi muhteşem(!) kelime oyunları ile süslü dehşet mektupları yollatan gene Sevgili Dostum İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah gibi yapmasına hiç gerek yok..
***
La Bayadere balesinin özel olarak temsil edildiği gece, yani 16 Aralık saat 19.45'te Opera'nın önüne geldim. Arabadan inmek üzere adımımı attım, üniformasının üzerine fosforlu sarı yelek giymiş bir trafik polisi yolumuzu kesti, "Bas, bas, bas" diye bağırıyor.. "Bas" ne demek? "Çek arabanı" demek istiyor herhalde.. Gösterdiği yer, Ankara'yı bilen bilir, Gar'a giden köprünün altı.. Hava buz gibi, yalnızım.. Üzerimde galaya uygun abiye bir kıyafet ve yüksek topuklu ayakkabılar var. Sürücü ne yapacağını şaşırdı, gaza basıyor.. Ben bir ayağım yerde, bir ayağım arabada sürükleniyorum. Bir yandan da "Düşüyorum" diye bağırarak sesimi duyurmaya çalışıyorum.
Şöför fark edip hafifçe frene bastı, inmem için.. Sen misin yavaşlayan? Sarı polis, bir yandan küfür ediyor, bir yandan kaputu yumrukluyor, "Bas" diye.. Kendimi dışarı attım.. Asfaltta sürüklenmekten ayakkabım yırtılmış, çorabım kaçmış, perişan haldeyim..
Yanına gittim. Gözü dünyayı görmüyor.. Arabayı tekmeliyor. Bu gece buraya gelen herkesin Devlet Opera ve Balesi'nin davetlisi olduğunu, bu çirkin muameleyi kimsenin hak etmediğini söylemeye çalıştım.. Adeta transa girmiş, sadece küfür ediyor.
Kendimi içeri atarken yanımdan geçen 0035 numaralı kırmızı plakalı resmi araba kapının önünde kaldırıma çıktı..
Fuayede durmadan salona girdim, yerime oturdum. Sakin olmaya çalışıyorum. İçeriye sivil olarak Hilmi Özkök Paşa ve eşi girdiler.
Babam da asker, hem de politikacıydı.. Hangi çehresiyle bakarsa baksın, bir vatandaşına, hele altmışına merdiven dayamış yalnız bir kadına bu muamelenin yapılmasına izin vermez, yapanı da hoş görmezdi.. Tıpkı Özkök Paşa ve sahibini bilemediğim 0035 plakalı arabanın sahibi gibi.. Eminim onlar da yaşadıklarıma tanık olsalar, oradaki trafik görevlisini hoş görmez, zaten baştan, böylesine vahşi bir düzenlemeye onay vermezlerdi. Çocukluğumdan beri özel gecelere giderim. Rahmetli İsmet Paşa, özellikle durur, gençlerle sohbet ederek içeri girerdi.
Fahri Korutürk, Bülent Ecevit .. Hepsi.. Herkes.. Tiyatro ve operanın kapısında, fuayesinde, sergilerde, konserlerde, tüm sanatsal faaliyetlerde herkes dosttular.
Başkent halkı, askeri, bürokratı ve yönetici sınıfı ile bir bütündür. Eskiden beri öyledir.. Bir arada yaşar. Bir arada yaşamaya alışıktır. Herkes birbirini sayar.
Protokol önemlidir. Eğer, "Devlet Protokolu" dışındaki arabaları ana kapıda durdurmama kararı almışsan, yolu önceden kes, işaret koy, uygar insanlar gibi inip yolumuza gidelim. Bugüne dek rastlamadığımız yumruklu, tekmeli bir uygulamayı böyle acımasızca, kapının önünde, tüm yabancı konukların şaşkın bakışları arasında davetlilere hakaret ederek yapma..
"Eğitimsizlik" demekle sorun çözülmüyor. Ankara'ya belki gerçekten, sadece özel zamanlarda görev yapmak üzere, özel eğitim almış "Protokol Polisi" gerekli.
Yurtdışında onca liderle, yöneticiyle toplantılara katıldım, seyahatlerde devlet başkanlarını kentlerde dolaşırken izledim. Bizde son senelerde görülen, vatandaşı hayatından bezdiren yapmacık koruma düzenine dünyanın hiçbir yerinde rastlamadım. Kraldan fazla kralcı uygulamalar, antipatik yöneticiler yaratıyor, maalesef!
serpilgogen@hotmail.com