Sezon açılırken, statlarda güvenliğin polisten alınıp, kulüplere bırakılması gündeme geldiğinde "Kediye ciğer mi emanet ediyorsunuz" diye itiraz etmiştik. İstanbul Valisi Muammer Güler'le uzun bir konuşmamız oldu. Valiye "Holigan çetelerini kulüp yönetimleri besliyor. Bunu siz dahil, herkes biliyor, ama önlem alınmıyor. Alınamıyor. Kulüp yönetimleri ile çeteler arasındaki organik bağ çözülmeden, polisi statlardan çekmek cinayet olur" dedik..
İşte sezon açıldı ve bize geçen yıl olduğu gibi mektuplar yağmaya başladı. İçlerinden birini seçtik..
İşte birinci elden, tribünlerin iç yüzü.. Okurun adını açıklamıyorum. Çünkü hayatı tehlikeye girer, tahmin edersiniz.
Yıllardır ailece Galatasaray kapalı kombine bileti alırız. Ben, eşim, eniştem ve genç kızı (yeğenim). Bu yıl da aldık. Orta saha ile kale arasında üst tribünde bir yer. Konum olarak fena değil. Alırken "Şu orta ve ön bölüm UltrAslan'ın, diğer yerleri alabilirsiniz" dediler.
İlk maç günü bir saat önceden gittik ki çok özlediğimiz Ali Sami Yen'le hasret giderelim.. Yerimizi bulduk. Sağımızdaki solumuzdakilerle tanıştık. Ancak bu yıl aldığımız yerin şimdiye kadar geldiğimiz yerlerden farklı olduğunu kısa bir süre sonra anladık. Etrafımız holigan tiplerle çevriliydi. Hepsi birbirini tanıyor ve garip bir samimiyetleri vardı. "Bize zararları olmaz" diye düşünerek, o etrafımızdaki grupla pek ilgilenmemeye başladık. Ama ne mümkün. Önce insanı hiç oturtmuyorlar. Hepsinin yüzü size dönük ve tükürüklerini saça saça bağırıyorlar. "Hadi bağırsınlar bizi ilgilendirmez" de diyemiyorsunuz, çünkü sizin de bağırmanızı tehdit ederek istiyorlar.
Öyle tipler ki.. Yolda görseniz konuşmazsınız, karanlıkta görseniz korkarsınız. Maç başlamadan önce bir grup daire şeklini alarak önümüzde esrar olduğunu sandığımız sigaraları sarıp içmeye başladılar.
Sarılmış sigara!
Elden ele dolaşıyordu. Önümüzde bir baba 10 yaşındaki oğluyla gelmişti. 10 yaşındaki çocuk her şeyi bizim gördüğümüz gibi görüyordu.
Derken maç başladı. Önümüzdeki koltuklarda ayakta duruyorlardı. Yani önümüzü görmemiz ve maçı izlememiz mümkün değildi. Durmadan bağırıyor zıplıyor ve herkesi taciz ediyorlardı. Kibarca maçı izleyemediğimizi söyledik: Hakaret ederek "Maçı izlemeyeceksiniz zaten bağıracaksınız" dediler. Ne maçla, ne pozisyonla, ne takımla ilgileri yoktu.
Devre arasında yine önümüzde sardılar ve içtiler. Benim yanımdaki biri cebinden 50 tane kadar kapalı kartı çıkarıp öndeki grup lideri olduğu sandığım birine gönderdi. Bu kartları onların para verip almadıkları ortadaydı. Sardıkları sigaranın parası da belki benim paramdan onlara veriliyordu.
Gözlerime inanamadım. 90 dakikanın bitmesi için dua ettim. Ertesi gün yerimizi değiştirmek üzere stada gittik. Gördük ki, bizim oradan büyük bir çoğunluk kartları iade ediyormuş. 4 kapalı kombineyi verip 2 numaralı aldık. Ama meydan yine o çapulculara kaldı. Ben eşimle, çocuğumla kapalıya gidemeyecek miyim? Galatasaray Başkanı kendisini destekliyorlar diye onları ne kadar daha besleyecek?.
Suat'ın jübilesinde tepki gösterenler üç gün sonra başkanı sahaya indirdiler. Onlar, beni Galatasaray'dan ve maça gitmekten soğutan aynı insanlardı.
Centilmen başkanımız önce bu kapalı terörüne son vermeli diye düşünüyorum.