Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım "Astığım astık, kestiğim kestik" tavrını sürdürüyor. Havuz anlaşmasının altında imzası olduğu için Saracoğlu maçlarının Lig TV'den yayınına engel olamıyor, ama yayın ekibine her türlü zorluğu çıkarıyor. Kameralar en olmadık, en ters yerlerde çalışmaya zorlanıyor. Bu yüzden yurt çapında milyonlarca Fener taraftarı, takımlarının maçlarını doğru dürüst izleyemiyorlar.
Yıldırım, medya terörünü de sürdürüyor. Hoşuna gitmeyen gazetecileri, kulübün resmi sitesinde hedef göstermeye ve patronlarına şikâyet etmeye başladı bile.
Geçen pazar, Laila'da adamlarına emir vererek, foto muhabirlerinin makinelerini gasp etti ve içlerinden filmleri aldı, pozları sildirdi.
Yaptığı Türk Ceza Kanunu'na göre suç. Hem de gasp gibi ağır bir suç. Ama kimse bir şey yapmıyor, yapamıyor. Gazeteci yalnız. Arkasında ne basın kuruluşları, ne meslekdaşları var, ne de gazetesinin yönetimi.
Televole gecesinde orada yüzlerce fotoğraf makinesi, onlarca kamera olduğu bilinirken geleceksin.. Sonra korumalarını gazetecilere saldırtacaksın..
Aziz Yıldırım'ın magazin fotoğraflarından ne korkusu olabilir..
Nasılsa gasptan kurtulmuş birkaç kareye bakınca anladım.
Sorun Aziz Yıldırım değil Sezen.. Doktorları izin vermediği halde yaptırdığı iğnelerle dünyanın en anlamlı yüzünü plastik maskeye çeviren Sezen, sahnede ışık gölge oyunları ile durumu idare ediyor ama yakın fotoğraflardan fena halde korkuyor. Erkek arkadaşı Önder Fırat, Fener'in eski yöneticilerinden. Sezen, Fırat, Yıldırım, denizden beraber geliyorlar. Flaşlar patlıyor.. Sezen kızıyor. Aziz Yıldırım da duruma el koyuyor.
Peki, gazetelere ve gazetecilere yönelik bu korkunç Aziz Yıldırım terörüne kim el koyacak?.